SON TV Yazıları: DEVRİMCİ KARARGÂH ÖRGÜTÜ (DKÖ)
[ 24/10/2013 - 23:25 ]  By Mehmet Eymür  admin@atin.org

SABAH GAZETESİNDE RESİMLERİ YAYINLANAN VE DKÖ (DEVRİMCİ KARARGÂH ÖRGÜTÜ) LİDERİ OLDUĞU SÖYLENEN SERDAR KAYA İSİMLİ KİŞİ BİR BASIN AÇIKLAMASI YAPMIŞ VE BENİ HEDEF ALARAK HAKKIMDA MESNETSİZ BİRÇOK İDDİALARDA BULUNMUŞ.

SON TV Yazıları: DEVRİMCİ KARARGÂH ÖRGÜTÜ (DKÖ)


BU GÜN NİYETİM MİT MÜSTEŞARINA YÖNELİK İDDİALAR KONUSUNDA BİR ŞEYLER YAZMAKTI AMA BİRKAÇ GÜNDÜR SABAH GAZETESİNDE RESİMLERİ YAYINLANAN VE DKÖ (DEVRİMCİ KARARGÂH ÖRGÜTÜ) LİDERİ OLDUĞU SÖYLENEN SERDAR KAYA İSİMLİ KİŞİ BİR BASIN AÇIKLAMASI YAPMIŞ VE BENİ HEDEF ALARAK HAKKIMDA MESNETSİZ BİRÇOK İDDİALARDA BULUNMUŞ. BU KONUYU DİKKATE ALMAK ŞART OLDU.

Önce isme takıldım. Birileri bu “KARARGÂH” lafını çok seviyor. Biliyorsunuz bu daha ziyade askeri komutanlıklar için kullanılan bir kelime. Acaba örgütün adını “KARARGÂH EVLERİ”nden esinlenerek mi koydular diye düşünüyor insan?






Ne ise, yakın tarihlerde ismi duyulan bu örgüt hakkında fazla bilgim yoktu. Bu vesile ile bu enteresan örgütü incelemek imkânına ulaştım. Karmakarışık bir yapı. Bilgilerimi sizinle paylaşacağım.

Terör örgütünün lideri Serdar Kaya, Interpol tarafından arandığı halde Almanya’da yaşıyor, rahat rahat dolaşıyor ve bir gazetecilik başarısı ile resmi çekildiği için bunu hazmedemediğinden ağzından köpükler çıkararak herkese saldırıyor. Avlamaya alışmış ya, avlanınca şoka girmiş. Şöyle diyor:






“Devrimci ve Demokrat Kamuoyuna… “Hayalet”, 48 devrimlerinden bu yana karşı devrimin devrim korkusunun kodudur. Ancak ilişkin olduğum söylenilen Devrimci Karargâh bugünkü düşük profiline karşın Türkiyeli karşı devrimin korkularına tekabül ediyor olmalı ki, Devrimci Karargâh‘la ismimin yan yana anılması, bu kodun halk düşmanı iktidarın besleme basınınca -her ne kadar kendimi hak ediyor saymasam da- bir madalya gibi göğsüme takılmasına yol açıyor. Türkiyeli karşı devrimin korkuları günceldir; Kitle eyleminin devrimci Haziran kabarışı aynı zamanda bir devrimci önderlik arayışıdır. Devrimci Karargâh’ın gündeme getirdiği haliyle, kentli, Kürtlü, savaşkan ve huruçcu tarz ve programa sahip bir önderlik boşluğu Haziran sokaklarında hissedilmiştir. Düşünce kitle bilincinde maddeleşir. Türkiyeli karşı devrimin korkularının güncellenmesi toplumun ileri kesimlerindeki hissiyatın bilince, bilincin maddeye dönüşme eşiğinde olduğunu görmesindendir. Toplumun ileri kesimlerinin bu birikimde olduklarını açığa vurmalarındandır. Yoksa sıradan bir yaşamın normallerinde yaşayan Serdar Kaya’yı “bulma”nın siyasal hayatımızda herhangi bir haber değeri yoktur. Gazetede iddia edildiği üzere, Serdar Kaya’nın yıllardır aranıp da bulunamaması vaki ise bu sadece arayanların salaklığını gösterir, nasıl ki çekinmesiz, sakınmasız organize edilen bir aile toplantısı sabahı karşıma çıkmak uyanık istihbaratçılığa tekabül etmezse... “

…”Haberi hazırlayanlar Sabah gazetesi Özel İstihbarat dairesidir. RTE’nin iktidar gücüyle yelkenlerini şişirdiği ve damadını kaptan köşküne koyarak ortaklarından kıldığı Çalık Grubu’na ait Sabah gazetesinin bu operasyonun içinde olması hiç de şaşırtıcı değildir. Aksine devrimde sınıfların nasıl mevzilendiğini göstermesi açısından zihin açıcı bir konumdur. Birimin yöneticisi Ferhat Ünlü’dür. Eski MİT’çi, karşı terör uzmanı Mehmet Eymür’ün elemanıdır. Eymür, Türkiye siyasal alanına yeni reprezantasyonunu Ünlü’nün yazdığı kitaplar üzerinden gerçekleştirmiştir. Teşkilatın başına geçme hayalleri kurarken MİT Özel İstihbarat Dairesinden tasfiye edilen Eymür şimdi aynı adlı oyuncağı üzerinden istihbaratçılık oynamaktadır. Sicilinde Kızıldere katliamı, Ulaş Bardakçı’nın katledilmesi, Öcalan’a yönelik suikast girişimleri gibi devlet cinayetlerinin organizasyonu bulunan Eymür’ün şimdilerdeki bütün gayreti, içine itildiği emekli istihbaratçı statüsünden sıyrılarak kartvizitini yenilemek ve mevcut iktidar odaklarına mümkün olduğunca yakın durup geçmiş dönem yargılanmalarından tek başına paçayı kurtarmak üzerinedir.






Eymür, AKP iktidarıyla gelişen yeni dönemde bir taraftan yeni MİT yöneticileriyle temaslar kurarak kendine alan açmaya çalışırken diğer taraftan bölgesel konjonktürün gereği olarak sağlanmaya çalışılan TC-Kürt barışı programına Sarp Kuray’ı monte etmeye çalıştı. Öcalan’ın “şimdi Sarp’ın zamanı” dediği dönemdi. Bu hamle bir taraftan devlet sınıflarının henüz tasfiye edilememiş ağırlıkları diğer taraftan devrimci kadroların Kürt özgürlük hareketine karşı yönde yaptıkları uyarılar nedeniyle akamete uğradı. Kürt özgürlükçülüğünün devrimci halk savaşının zorlamasıyla aynı kombinasyon bu kez “Ertuğrul’un zamanı” olarak revize edilip uygulamaya sokulurken konumuzu ilgilendiren haliyle sürecin iki ıskartası oldu. Biri Sarp Kuray’dı. Dönemin işlevsiz bırakmasının yanı sıra çapsızlığının da kefaretini ödemek üzere hapse konuldu. Diğeri, Eymür’dü.
RTE’nin güvenlik obezitesi sayesinde ancak Sabah gazetesi bünyesinde bir istihbarat birimi kurma imkânı bulabildi…”






Sözde, “SIRADAN BİR YAŞAMIN NORMALLERİNDE YAŞAYAN SERDAR KAYA” ne çok şey biliyormuş, ne kadar kin doluymuş. Söylediği sözler bana hiç yabancı gelmedi. Sanki Aydınlık Gazetesi okuyorum, sanki Perinçek karşımda gibi hissettim. Ne ise, saçmalığın bu kadarı yeter. Bu Serdar Kaya herhalde “Kurtlar Vadisi” dizisini fazla seyrediyor. İsteyen Kaya’nın
açıklamasının tamamını okumak için bu bağlantıya gidebilir.


Evet, DKÖ lideri Serdar Kaya’ya dönelim;

Esas salaklık benim Sabah Gazetesinde “Özel İstihbarat Dairesi” kurduğum, Ferhat Ünlü’nün elemanım olduğu ve diğer saçma sapan iddialarıdır. Adam terör örgütü lideri değil, senaryo yazarı!

Benim Sabah Gazetesi ile hiçbir ilişkim yok. Ferhat Ünlü ise söyleşi yaptığım birçok gazeteciden birisidir. Ferhat Ünlü kitap yazdığı devrede benim web sitem Dünyada
"Çok İyi" Web'ler Arasında, Türk Elektronik Yayınlarında ise 35’nci sıradaydı. Benim herhangi birinin “reprezantasyonuna” (Serdar Kaya’nın tabiri – Bunlar entel ya, yabancı kelimeleri çok severler) hiç ihtiyacım olmadı. Son.tv’de sadece kendi köşemdeki yazılar bana ait. Son.tv ile ve yönetiminle hiçbir ilgim yok.

Ne hükümete, ne de eski teşkilatıma şirin gözükmek gibi bir çabam da yok, irtibatım da hiç yok. Ben Avrupa’da oturup, istihbarat teşkilatlarının yörüngesinde yaşayan sahte uydu devrimcilerden değilim.

“Sıradan vatandaş” Serdar Kaya’nın Sarp Kuray’la ne hesabı var, neyi paylaşamadılar bilmiyorum. Bildiğim ideolojik nedenlerle örgütçülüğe soyunan Sarp Kuray’ın devrimcilik macerasını, her türlü kirli işin içinde yer alan ve para peşinde koşan mafyatik bir kişi olarak bitirdiğidir. Benim bu tip kişilerle işim olmaz.

Şimdi biraz da Serdar Kaya ve örgütünü inceleyelim.



JİTEM BAĞLANTILI

Soruşturmada tutuklanan Devrimci Karargah Türkiye sorumlusu Ulaş Erdoğan, örgütün liderlerinden Serdar Kaya'nın JİTEM bağlantısı olduğunu belirterek, "Serdar Kaya ile ilgili 1990'lı yıllardan beri derin ve karanlık bağlantıları olduğu yönünde net bilgilerim var. JİTEM yetkilileriyle görüşürken görüldüğünü babası anlattı. JİTEM bağlantısını kendi ağzıyla itiraf etmesine gerek yok. Serdar Kaya'nın verdiği eylem talimatları ve örgütün yaptıkları bu bağlantıyı doğruluyor" dedi.

EYLEMLER

Ulaş Erdoğan, lüks araçların benzin dökülüp yakılması, İstanbul ve İzmir’de lüks yatların yakılarak demokratik açılım sürecinin sabote edilmesi, Ulusal bir yayın kuruluşunun kamyonlarının ve depolarının yakılması (Zaman gazetesi), Uçak kaçırma ve eski bir siyasi parti başkanı (Mehmet Ağar) ile iş adamlarına yönelik suikast düzenlenmesi gibi eylemler planlandığını, eylem talimatlarını yurtdışından Serdar Kaya’dan aldığını söylüyordu.






Yaptıkları tüm eylem planlarının kabul edildiğini belirten Erdoğan’ın, “Sadece Mehmet Ağar’a yönelik suikast reddedildi. Ağar gibi bir devrim düşmanına yönelik eylem planının reddedilmesi bende örgütün derin bağlantıları olduğu şüphesini oluşturdu” diyordu.

Kod adı “Adnan” olan DKÖ lideri Serdar Kaya’ya 1955 İstanbul doğumlu, Ankara Polatlı nüfusuna kayıtlı. Resmi belgelerde DKÖ üyesi olarak geçen Rabia Şen Süer Kaya ile evli. Babası emekli subay olan Serdar Kaya, Ankara Çankaya Lisesi'nden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'ne girmiş. Burada bir yıl okuduktan sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçmiş ama iki yıl sonra bu okulu da terk etmiş.

1978'de ruhsatsız silah taşımak suçundan 10 ay hapis cezası almış. 1979’da Vatan Partisi'nde görev almış, 12 Eylül'den sonra Partizan Yolu adlı örgüte yönelik operasyonu takiben 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. 1987'de tahliye olunca Partizan Yolu'nun devamı niteliğindeki 16 Haziran Hareketi'nin Türkiye sorumlusu olmuş. Sarp Kuray ayrıldıktan sonra 16 Haziran'da Lider konumuma gelmiştir. 1998 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesince (DGM), hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarınca yurtdışına çıkarak Almanya'ya yerleşmiş, Bostancı'da bir çatışmada öldürülen Orhan Yılmazkaya ile birlikte Kuzey Irak'a giderek Zap Kampı'nda askeri eğitim almıştır.

Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın da yargılandığı Devrimci Karargah iddianamesinde bir numaralı sanık olan Ulaş Erdoğan 1995'te Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP)'den ayrılmış, Çeçenistan'da 14 ay kalmış ve burada eğitim alarak savaşmıştı. Ciddi bir hastalığı sebebiyle en fazla bir yıl yaşayabileceğini belirtiyordu.

Mahkemece 17 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan Erdoğan, babasının Serdar Kaya ile arkadaş olduğunu belirtip şunları ilave ediyordu: “Yurtdışından gelen emirlerdeki çelişkiler, özellikle de Tuzla'daki tersaneye yönelik eylem emri beni çok düşündürdü. Bunlar devrimci mücadeleye değil, Ergenekon örgütüne yarayacak emirlerdi.”

Ulaş Erdoğan, Devrimci Karargâh’ın temelini oluşturduğu iddia edilen 16 Haziran örgütü lideri Sarp Kuray'ın MİT ile görüştüğünü ve bu görüşme kaydının yurtdışındaki Serdar Kaya'ya ulaştığını belirtiyor ve bunun dikkatini çektiğini söylüyor.

Bu bilgi benim açımdan da önemli. Zira Sarp Kuray’la Türkiye’ye geldikten sonra bir kez görüşüldü. Bir nevi mülakat, sohbet sorgusu niteliğindeki bu görüşmeye ben, Mikdat Alpay ve Şenkal Atasagun katıldık. Böyle bir görüşmenin MİT’ten Almanya’daki örgüt liderine sızması dikkat çekici. Bu dikkat çekici izleri, Serdar Kaya’nın Sarp Kuray’la ilgili bana yönelik ithamlarında da görmek mümkün. İnsan gayri ihtiyari, “acaba

Serdar Kaya, Almanya’da görev yapan Mikdat Alpay’ın elemanı mıydı?” diye düşünüyor!






DEVRİMCİ KARARGÂH PERİNÇEK'İN İŞİ

Basına ait kaynaklarda DKÖ’nün Jandarma’ca eğitildiği, Doğu Perinçek’le ilişkili olduğu gibi bilgiler mevcut. Karışık bir iş olsun da Perinçek içinde olmasın mümkün mü? Bu konuda Perinçek’in avukatları Zühre Genişel ile Mehmet Cengiz arasındaki bir telefon görüşmesi referans veriliyor.

İddianame eklerinde, Dev-Sol ve devamı niteliğindeki Devrimci Karargâh arasında bağlantıyla ilgili çarpıcı tespitlere yer verilmiş. Devrimci Karargâh terör örgütü yönetici ve elamanlarına Jandarma’da görevli bazı subaylar tarafından eğitim, istihbarat ve mühimmat verildiği belirtiliyor ve Yüzbaşı Necmi Suna ve Jandarma Komando Astsubay Muzaffer Mehmetçiler’in adı veriliyor.

Poyrazköy iddianamesinin iki numaralı sanığı, (Özel Kuvvetler Komutanlığı'ndan emekli olan Albay Levent Göktaş'ın yakın arkadaşı), Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe'de de yasa dışı 'Devrimci Karargâh' örgütünün yurtdışındaki lideri Serdar Kaya'ya ait bilgi çıktığı, Kaya'nın adının geçtiği dokümanın Kireçtepe'nin evinde yapılan aramada ele geçtiği iddialar arasında.

DKÖ ile ilgili olarak ismi geçenlerden bir diğer kişi ise Soner Yalçın. Onun da bilgisayarında ele geçen bir belgede Serdar Kaya ile görüşmesi ve Devrimci Karargâh Terör Örgütünün ele alınarak kamuoyuna anlatılması öneriliyor.

PKK VE DEV-SOL'UN NAYLON ÖRGÜTÜ

Solun temkinle yaklaştığı DKÖ bu hâliyle daha çok tartışılacağa benziyor. Eski Dev-Solcu bir tanığın “Örgüt istihbarat çalışması yapmıyor, suikastlar hazır bilgilerle servis ediliyordu” ifadesi ‘naylon örgüt’ tanımını kuvvetlendiriyor. DKÖ gerçekten denildiği gibi "çakma" bir örgüt mü? Yoksa iddia edildiği gibi Ergenekon çaresiz kalınca DK Örgütünü devreye mi soktu? İtirafçıların, gizli tanıkların iddia ettiği gibi taşeronsuz kalan derin devletin yeni bir tezgâhı mı? Özellikle sol platformlarda çok tartışılan bu örgütü devletin sıkı kontrol altında tuttuğu ve tutmaya devam edeceği anlaşılıyor.

KANLI EYLEMLERDEN BİR HAYIR GELMEZ

Türkiye’de 1960’lı yıllarda TBMM’ye azımsanmayacak kadar milletvekili sokan Türk solu birkaç olay ve bir organizasyon neticesinde bir daha belini doğrultamayacak şekilde sahneden silindi. İlk olay İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılıp öldürülmesidir. Diğeri de 1 Mayıs 1977 olayları. Ama esas solu bölen ve bitiren Doğu Perinçek’in sözde Maocu örgütüdür. Naylon veya hakiki fark etmez. Şiddet üreterek sola, sosyalizme hizmet ettiğini sanmak safdilliktir.

DEVŞİRME KATİLLER ÖRGÜTÜ

Bütün bu bilgiler neticesinde DKÖ’nün açılımını değiştirip, “DEVŞİRME KATİLLER ÖRGÜTÜ” koysak daha iyi olmaz mı?