KARA PROPAGANDA VE ÇİLLER ÖRGÜTÜ
[ 11/6/2021 - 15:15 ]  By Mehmet Eymür  admin@atin.org

Kamuoyunda 1.nci MİT Raporu diye bilinen, 10 Kasım 1987 tarihli “Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişme ve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişkileri” isimli gizlilik dereceli rapor açığa çıkınca bir hayli gürültü çıkarmıştı. Esasında raporun günümüzde Sedat Peker’in anlattıklarından pek farkı yoktu.

 

KARA PROPAGANDA VE ÇİLLER ÖRGÜTÜ



Kamuoyunda 1.nci MİT Raporu diye bilinen, 10 Kasım 1987 tarihli “Banker Bako Olayı, Polis İçindeki Çekişme ve Yeraltı-Polis-Kamu Görevlileri İlişkileri” isimli gizlilik dereceli rapor açığa çıkınca bir hayli gürültü çıkarmıştı. Esasında raporun günümüzde Sedat Peker’in anlattıklarından pek farkı yoktu.
Seneler geçmiş 1995’e gelmişti. MİT’in “Faili Meçhul Cinayetler” konusunda önemli bir haber elemanı Tarık Ümit 02 Mart 1995 tarihinde Silivri/İstanbul'da kaybolmuştu. Araştırmalar Mehmet Ağar’a bağlı bir ekip tarafından sorgulanıp öldürüldüğü yolundaydı. MİT Kontrterör Başkanlığı Merkez ve Bölge Başkanlıklarına kapsamlı bir bilgi notu yollamış, Müsteşarlık emirlerini iletmişti. Bu yazının küçük bir bölümü sızmış ve İngiliz Ajanı Doğu Perinçek’in Aydınlık Gazetesinde yayınlanmıştı. Aydınlıkçı Hikmet Çiçek bu konuyu şöyle anlatıyor:
“21 Eylül 1996 tarihli Aydınlık dergisinde “Yeni MİT Raporu” başlığıyla bir belge yayımladık. Sonradan MİT Kontrterör Dairesi (Daire değil, doğrusu: Başkanlığı) Başkanvekili Mehmet Eymür tarafından yazıldığı anlaşılan bu raporda, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a bağlı olup ve Emniyet Genel Müdür Müşaviri Korkut Eken tarafından sevk ve idare edilen bir suç örgütünden söz ediliyordu. Raporda, söz konusu örgütün tehdit, gasp, haraç, uyuşturucu kaçakçılığı ve cinayet gibi eylemleri anlatılıyor ve örnekler veriliyordu. O günlerde bu haberimiz medyanın ve kamuoyunun ilgisini pek fazla çekmedi. Ancak yaklaşık 45 gün sonra 3 Kasım 1996 günü Susurluk kazası meydana gelince Aydınlık’ın haberi birden gündeme oturdu ve çok tartışıldı. Susurluk kazasından (kimileri ‘kaza değil suikast ‘olduğunu iddia etti, ancak bu iddia kanıtlanamadı) hemen sonra Kanal D, Mehmet Özbay kimliğiyle ölen şahsın Abdullah Çatlı olduğunu açıkladı. Kanal D’ye haberi ileten Mehmet Eymür’dü”


İşçi Partisi Genel Başkanı Fabrikatör (İstihbarat dilinde yalan haber üreten kişi) Doğu Perinçek MİT Raporu’ndan etkilenmiş, ülkeyi karıştıracak, benim de yer aldığım kendine has bir proje üzerinde çalışmaya başlamıştı. 3 Ekim 1996’da dönemin Meclis Başkanı Mustafa Kalemli'ye bir dosya sundu. Dosyanın adı: “Çiller Özel Örgütü” idi ve ben de örgütün yöneticilerinden biriydim… Meclis Başkanı Kalemli bu abuk-sabuk dosyadan bir şey anlamamıştı. 14 Ekim 1996'da dosyayı Perinçek’e iade etti.
Fabrikatör Perinçek bozulmuştu. 18 Ekim 1996’da aynı dosyayı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e sundu.
3 Kasım 1996 tarihinde… Abdullah Çatlı, polis şefi Hüseyin Kocadağ, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak ve Gonca Us isimli bir kadının içinde olduğu araç kamyona çarpınca Perinçek’in raporu da dikkat çekti. 8 Kasım 1996’da, yani kazadan beş gün sonra… Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dosyayı “Kişiye Özel” damgalı bir yazı ile Başbakan Necmettin Erbakan’a gönderdi.

Başbakan Erbakan’ın talimatı üzerine Başbakanlık Müsteşarı Kadri Keskin MİT Müsteşarlığı'na yazı yollamış, “Başbakan’ın araştırma yapılarak sonucunda düzenlenecek raporun çok acele yollanmasını emrettiğini belirtmiştir”
MİT Müsteşarı Sönmez Köksal Başbakan’a verilecek rapor için İç İstihbarat Başkanı Mikdat Alpay’ı görevlendirdi. “Çiller Özel Örgütü” başlıklı dosya incelendi, yazıda ismi geçen 59 kişi hakkında MİT'in arşivinde bulunanlar kaydedildi. Yazıda Çiller Özel Örgütü’nün yöneticileri arasında sayılan ve doğrudan Müsteşar’a bağlı olarak çalışan Mehmet Eymür hakkında bir yorum yapılmadı. Mikdat Alpay’ın bunu kasıtlı olarak yaptığı yazının devamında anlaşılacaktır. Müsteşar Köksal’ın bu ayrıntıyı görüp görmediği ise bilinmemekte. Neticede 17 Aralık 1996 tarihli MİT Çiller Örgütü Raporu Başbakan Necmettin Erbakan’a sunuldu.
01.01.2013 Tarihli Milliyet Gazetesinde REFAHYOL hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, 28 Şubat MGK’sında, ‘Çiller Özel Örgütü’nün anlatıldığı MİT raporunun tartışılmasının engellendiğini söylediği belirtiliyordu.
Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar ise iddiaların 16 yıl önce gündeme geldiğini anlattı.
Dönemin MİT Müsteşarı Sönmez Köksal ise Milliyet’e, altında imzasının bulunduğu 17 Aralık 1996 tarihli MİT raporu için şunları söyledi: “Bunlar basında çıkan iddialarla hazırlanmış rapor. Maalesef, bunun vurgulanması gerekirken yapılmamış gözüküyor. Bunların vurgulanması lazım çünkü benim imzamın bulunduğu bölümde bu vurgulanır. Raporun verilmesinden sonraki süreç ise zaten üzerinde konuşmamam gereken bir süreç. Bu nedenle, bunları söylemeye de gerek yok”. Bilmem anladınız mı? Ne ise, şimdi bir de Ajan Doğu Perinçek bu raporu nasıl hazırladı bir göz atalım…

KENDİN PİŞİR, KENDİN YE
İşçi Partisinin çok miktarda, on iki – on beş arası genel başkan yardımcısı vardır. Bu genel başkan yardımcılarından birisi olan Avukat Nusret Senem “MİT’in Çiller Örgütü Raporu” diye bir kitap yazmış!
Daha doğrusu MİT’in yazdığı mevcut bir raporu kitap haline getirmiş ve 18 liradan satıp para kazanıyor.
Hani şu kendilerinin uydurduğu “Çiller Özel Örgütü” konusunun yer aldığı ve Başbakan Erbakan’ın talebi üzerine MİT İstihbarat Başkanı Mikdat Alpay tarafından hiçbir değerlendirme yapılmadan, arşiv bilgileri eklenerek


yazılan, kasıtlı şekilde hazırlanan o rezil “Rapor”. Perinçek’le Mikdat Alpay’ın müşterek eseri. Ne güzel değil mi, kendin pişir, kendin ye.
Önce geçmişe dönüp, neler olduğuna bir bakalım:


EYLÜL 1996
1996 yılı MİT Kontrterör Başkanlığı için yorucu bir yıldı.



Söylemez Çetesi imha gücü yüksek silahlarla yakalanmış, MİT'in kaynağı Tarık Ümit kaçırılmış, yok olmuştu. İki İranlı'nın kaçırılıp öldürülmesi, Tevfik Ağansoy cinayeti, Nesim Malki'nin öldürülmesi, Ömer Lütfü Topal'ın katli, Mehmet Emin Yaprak'ın kaçırılışı, Çakıcı Çetesinin işlediği suçlar birbirini takip ediyor, kanunları ve güvenliği korumakla görevli bazı kişiler, ülke menfaatine hizmet ediyor görüntüsü altında kontrol dışı suç örgütleri oluşturmuş, bu örgütleri maddi ve politik güç kazanmak için kullanıyorlardı.
Daha önce de bahsedildiği gibi Kontrterör Başkanlığı 04 Eylül 1996’da MİT’in Merkez ve Bölge ünitelerine Tarık Ümit’in yok oluşu, terör olayları, çeteler ve faili meçhul cinayetler konusunda uzun ve kapsamlı bir mesaj gönderdi. Hedefleri, çıkar ilişkileri ve karşı koyma imkânları itibariyle değişik mücadele yöntemleri gerektiren ve gittikçe kontrolden çıktığı gözlenen bu yeni terör olgusunun politik cinayetlere de yönelebileceğini ve dikkatle izlenerek elde edilen bilgilerin gönderilmesini” istedi.


PERİNÇEK’İN YENİ MİT RAPORU
Bu mesajdan 17 gün sonra, Doğu Perinçek, 21 Eylül 1996’da basın toplantısı yaparak ‘Yeni MİT Raporu’nun ellerinde olduğunu belirtti ve 22 Eylül 1996’da Aydınlık Dergisi bahsi geçen raporu yayınladı.
Devam eden günlerde bazı yayın organlarında “Susurluk olayını 1,5 ay önceden haber veren esrarengiz MİT raporu” diye bahsedilen bu metin, esasında Kontrterör Başkanlığı’nın Bölge ünitelerine yolladığı resmi uzun mesajın bir bölümüydü. (Yeni MİT Raporu)
03 Kasım 1996 tarihindeki Susurluk Kazası oldu ve yer yerinden oynadı. Kaza ve devam eden gelişmeler Kontrterör Başkanlığı bilgilerini tamamen doğruluyordu.
O güne kadar her dakikası Susurluk’u teneffüs etmekle geçen ancak kaza olana kadar teneffüs ettikleri havadan bihaber devlet büyükleri, parlamenterler, bazı polis şefleri ve medya mensuplarının her biri, aniden birer terör ve çete uzmanı kesildiler.
Bu uzmanlardan birisi de MİT’in resmi yazısının bir parçasını ele geçirip yayınlayan Doğu Perinçek’ti. Ancak onun uzmanlık alanı biraz değişikti. O her zamanki gibi Türkiye’yi karıştırma ve yalan haber üretme görevine devam ederek ve bilgileri çarpıtılarak, ilaveler, şemalar yaparak, sözde benim de içinde olduğum hayali “Çiller Özel Örgütü” nü yaratacaktı.


HAİNLER İÇİMİZDE
26 Kasım 1996 tarihinde Almanya’daki Focus Dergisinde bir yazı yayınlandı. Almanca yazı özetle şöyleydi: "İnsafsız Kadın….
Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER ülkeyi bir aile şirketine dönüştürmek istiyor.
Çiller, üyelerinin “Özel Büro” olarak adlandırdığı bir organizasyonun başıymış ve kendi gücünü, zenginliğini arttırmak ve garantilemek için İstihbarat, Askeriye, Polis Teşkilatı ve yeraltı dünyası üyelerinin iş birliği içerisinde olduğu bir ağ kurmuş.
Organizasyonun 700 üyesi olup, Tansu Çiller ve eşi Özer Uçuran tarafından yönetilmekte. Organizasyonun lider kadrosunda ayrıca eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, İstihbarattan sorumlu Müsteşar Yardımcısı Mehmet Eymür, Yüzbaşı Hüseyin Pepekal ve trafik kazasında ölen yeraltı dünyasının patronu Abdullah Çatlı yer almaktaymış.


ÇİLLER’İN ARKASINDAKİ ADAMLAR
Mehmet EYMÜR - DYP'ye çok yakın. Müsteşar Yardımcısı. Kocasının MİT'deki adamı olarak biliniyor.
Mehmet AĞAR - Eski İçişleri Bakanı, DYP üyesi, Çiller’in arkasını kollamaktaydı. Halefi, Meral Akşener de Çiller’i koruyanlardandı.
ABDULLAH ÇATLI - Çiller’in yeraltı dünyasına olan bağlantısı. Bir kazada ölen terörist, diplomatik pasaport ile seyahat ediyordu.”
Bu başlıkla verilen ve özetlediğimiz yazı iki sayfa kadar Çiller Özel Örgütü hikâyesini işleyerek devam ediyordu.
Yazıdaki imzalardan biri Metin Dalman isimli bir Türk gazetecisine aitti. MİT’le, daha doğrusu Mikdat Alpay’la ilişkili bir solcu gazeteci. O tarihlerde kendisine verilmiş demirbaş bir silah da taşıyordu. Haberi okur okumaz zamanın İstihbarat Başkanı olan Mikdat Alpay'ı aradım ve aramızda şu konuşma geçti:
Eymür: Mikdat bu Metin Dalman senin iyi adamın değil mi?
Alpay: Evet. Ne oldu?
Eymür: Peki bu adam Teşkilatın elemanı ise nasıl oluyor da Teşkilatın üst düzeyde bir yöneticisi için böyle yalan haber yazabiliyor. Benimle ilgili "Çiller Özel Örgütü" diye yazı yazmış ve örgütün en başına da beni oturtturmuş. Bu cesareti nereden alıyor?
Alpay: Dur sinirlenme yahu, ne yazmış, bilmiyorum…
Eymür: Bu günkü basın bültenini okumadın mı?
Alpay: Yok okumadım, bakayım seni ararım. Uzunca bir aradan sonra Mikdat Alpay arıyor.
Alpay: Şimdi bu Metin Dalman’ın kendisi haber yazmıyor, bu Türkiye'de gazetelerin yazdıklarını tercüme edip yolluyor. Yani yazıda kendi fikri yok bunun.
Eymür: Olur mu canım. Bir kere fikri olsun veya olmasın yazıda imzası var. Ayrıca ben Türkiye'deki haberlerde daha altlardayken bunun haberinde terfi ettirilmişim. Diyelim ki öyle, yani bu haberde sen veya Müsteşar'ın adı geçseydi, bu adam onu da tercüme edip bu şekilde yurtdışında yayınlanan mecmuaya yollayacak mıydı? Bu adam bu yazıları yollarken sizlerden görüş almıyor mu? Ben bunda bir kasıt görüyorum ve Metin Dalman'dan bunun hesabını sorarım. Bu ….. işinde kullanılanlardan değil mi?


Alpay: Evet, bunlar …… ile beraber çalışıyorlar. Ama sen şey etme, ben kendisi ile konuşur ikaz ederim.
Eymür: Yahu ikaz etsen ne olacak? Adam yazıyı mı düzeltecek. Olacak şey değil vallahi. Yok, bunun hesabını sormak lazım.
Alpay: Yok sen şey yapma, ben konuşurum.
Eymür: Hadi eyvallah.
Çok düşündürücü değil mi? Mikdat Alpay’la ilişkili ve MİT kanununa göre “MİT Mensubu” olarak tanımlanan ve yurt dışında faaliyet gösteren bir eleman, hem Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı ve ailesini, hem de MİT Kontrterör Yöneticisini tamamen yalan bilgilerle ve kara propaganda yöntemiyle Almanlara rapor ediyor. Ne için ve kimin adına?


EYLEM BİRLİĞİ
Mikdat Alpay, “hiç tanımıyorum” dediği Doğu Perinçek’in fabrikasyon (düzmece) iddialarını Millî İstihbarat Teşkilâtı gibi milli, önemli ve ciddi bir teşkilatın raporuna sokma becerisini başarmıştır. Bu durumda Perinçek’i tanıyıp tanımamasının da önemi yoktur. Eylem birliği ve aynı amaca hizmet gerçekleşmiştir.
Alpay’a, MİT’i küçük düşüren, bugün alay mevzuu olan bu iddialara neden raporda yer verdiği ve Kontrterör Başkanlığının topladığı gerçek bilgileri neden raporda kullanmadığı sorulmalıdır. Hesap sorulmadıkça bu çirkinlikler hep yaşanacaktır.

TÜRKİYE’Yİ KARALAMA KAM PANYASI
Neticede o tarihte bu kara propagandalar neticesinde Frankfurt Eyalet Mahkemesi'nde görülen uyuşturucu davasında, Mahkeme Başkanı Rolf Schwalbe, Türk Hükümeti ile Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e ağır suçlamalarda bulunuyor ve suçlamalara İngiltere’nin de katılmasıyla Türkiye aleyhinde küçük düşürücü bir kampanya haline dönüşüyor.
Türkiye aleyhindeki bu senaryoyu yaratanların yabancı istihbarat teşkilatı ile ilişkileri ciddiyetle araştırılmalıdır. Türkiye’nin en büyük sorunu aramızda rahatça dolaşan hainlerdir.
Peki bütün bu olanlara Türk Adaleti ne demiş? 03 Aralık 1998 tarihli Hürriyet gazetesine bir göz atalım:


PERİNÇEK İÇİN ‘ÇİLLER’E İFTİRA' DAVASI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, DYP Lideri Tansu Çiller'e ‘CIA Ajanı’ diyerek iftira ettiği gerekçesiyle, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek hakkında 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
05.02.1998-Hürriyet Gazetesi


ÇİLLER, PERİNÇEK'TEN 2 MİLYAR KAZANDI
Anakara 4'üncü Asliye Hukuk Mahkemesi, ‘Çiller Özel Örgütü’ adlı kitabında DYP lideri Tansu Çiller ve eşi Özer Çiller'in kişilik haklarına hakaret ettiği gerekçesiyle, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'i 2 milyar lira tazminat ödemeye mahkûm etti”
03.12.1998 tarihli Hürriyet
Türk Adaleti doğru kararlar vermiş ama yeterli değil. Doğu Perinçek gibi yabancı istihbarat teşkilatlarına hizmet eden, Sabahattin Savaşman ve Turan Çağlar gibi ABD ve İngiliz casuslarına arka çıkan ve devamlı yalan haber üreterek Türkiye’yi karıştıran hainler ömür boyu cezaevinde bir hücrede tutulmalıdır.
1950 yılında Ardahan Çıldır’ın bir köyünde dünyaya gelen Avukat Nusret Senem’in görünüşü ciddi bir adam intibaını verse de o sadece, Perinçek’in kurduğu bu hain yapının sadık bir neferidir. Sen böyle kitaplar yazmaya devam et Avukat Nusret Senem, Perinçek nezdinde itibarın artar!