Uçak, Balık ve Hayat
[ 26/11/2001 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

İnternet’te Yolsuzluk.com isimli bir site var. Okuyucularımız bu site hakkında görüşümüzü sormuş. Biz genelde arkasında kim olduğu...

Hayat Devam Edip Gidiyor...

İnternet’te Yolsuzluk.com isimli bir site var. Okuyucularımız bu site hakkında görüşümüzü sormuş. Biz genelde arkasında kim olduğu belli olmayan siteleri tereddütle karşılıyoruz. Bu siteyi biraz inceledik. Görüşümüzü yazının sonunda açıklayacağız.


Generalin Feryadı

Şimdi, bu sitede bir generalin açık kimliği ile yayınlanan “Bir Generalin Feryadı” başlıklı bir yazıya değinmek istiyoruz.

Eğer düzmece değilse, Hava Tuğgeneral Mustafa Fırat, ordudaki bir takım yolsuzluklara değinen uzun yazısında CASA uçaklarının keyfi kullanımına da yer vermiş. Allah Tuğgeneral Mustafa Fırat'ın yardımcısı olsun. İnşallah bu yazıdan dolayı başını çok ağrıtmazlar.

ORGENERAL AHMET ÇÖREKÇİ“Bu uçaklar; komutanlar için şehirlerarası çiçek, köpek (çiftleştirmek için), valiz, İzmir'den balık, unutulan bir komutan şapkasının ve komutanlara ait özel eşyaların nakli, Hava Kuvvetleri Eski Komutanlarından Orgeneral Ahmet ÇÖREKÇİ'nin torunlarının Etimesgut'tan İzmir'e (Gümüldür Hava Kuvvetleri Kampı'na) götürülmeleri, komutanların düğün ve nişan gibi törenlere iştirakleri esnasında bu uçakların özel araç gibi (Hoş, bu insanlar özel araçlarını dahi bu denli hoyratça kullanmazlar) kullanılması, General eşlerinin ve çocuklarının şehirlerarası ulaşımı maksadıyla da sürekli kullanılmaktadır” demiş General Mustafa Fırat mektubunda. (Orduda yolsuzluk konusunda Neşe Tüzel'in Emekli Oramiral Atilla Kıyat ile yaptığı ilginç bir söyleşi de var)


Uçak, Balık ve Şehit Erler

Bu yazı, bir hatıramızı canlandırdı.

İlk emekliliğimiz sırasında Emekli Hava Albay bir dostumla akşam yemeğe gitmiştik. Kötü bir gündü. O gün Güneydoğu’da vatani görevlerini yapıp tezkere alan 30 küsur er, PKK tarafından yolları kesilerek otobüsten indirilmiş ve hepsi orada şehit edilmişlerdi. Erlerin silahları alındığı için hepsi silahsızdı ve hiç biri karşı koyamadan, çarpışamadan öldürüldüler.

Yemek sırasında konu bu acı olaya geldi. “Şimdi kaç aile perişan oldu?” diye konuştuk aramızda. Albay dostumun gözleri yaşlanmıştı.

“Yazık çok yazık” dedi. “Bu büyük bir ihmal. Bu askercikleri pek ala bir hava köprüsü kurarak Ankara’ya kadar taşıyabilirlerdi. Biz komutanların misafiri gelecek diye az mı Ankara’dan İzmir’e kadar koca uçaklarla uçup balık taşıdık.”

Ben yanlış anlamış olabilirim diye sordum “Uçakla balık almaya mı gidiyordunuz?”

“Tabii. Komutanın misafiri gelecek diye İzmir’e uçup balık alıyorduk. Hem de koca koca uçaklarla. Bu uçakların bir tanesini tezkere alan bu çocuklara tahsis etseler ne olurdu? Devlet bu kadar aciz mi? Hadi bunu yapmadın, çocukları niye silahlarını alıp gönderiyorsun. Silahını Ankara’da teslim etse ne olur.”

"Herhalde tedbir almayan sorumludan hesabını sorarlar. Bir başka ülkede olsa bu olay Başbakanın, Genelkurmay Başkanının bile başını yer" diyecek oldum.

"Bir şey olmaz sevgili dostum, bir şey olmaz. Kapanır gider. Olan ölenlerin anasına babasına olur. Evlat acısı kırk yıl geçse çıkmaz" dedi Albay dostum gözlerinden yaşlar akarak.

Evet bir şey olmadı. Olduysa bile biz duymadık. Ve hayat devam etti, gitti...


Şahinkaya'dan Sarı Avni'ye

ORGENERAL TAHSİN ŞAHİNKAYAHava Kuvvetleri, yolsuzluk kelimeleri deyince, 12 Eylül'ün ünlü Hava Kuvvetleri Komutanı ve Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Tahsin Şahinkaya'yı hatırlamamak mümkün değil.

Zaten sadece bizim değil başkalarının da aklına gelmiş, ve bu günlerde gazete haberlerinde yer alıyor.

"Tahsin Şahinkaya, Sarı Avni (Avni Musullulu - Karadurmuş), Behçet Cantürk, Dündar Kılıç, Fahrettin Aslan ile inşaat ve ihale mafyasıyla ilişkilidir. Şahinkaya’nın bu alandaki ilişkilerine ait , Ankara Sıkıyönetim 4 no.lu Mahkeme Başkanlığı’nda ifadeler , teyp tapeleri ve teyp bantları bulunmaktadır.

Tahsin ŞAHİNKAYA’nın İstanbul Emniyet Müdür Muavini Mehmet AĞAR ile yakın irtibatı olup Mehmet AĞAR, adıgeçenin "terzi - elbise temizliği" dahil her nevi özel işiyle uğraşmaktadır."

Bu satırlar 1987 tarihli MİT Raporundan. Ne mi yapıldı o rapor üzerine? Raporu yazan, MİT'den emekli edildi o kadar. Hayat aynen eskisi gibi devam etti gitti...


Konsey Üyesi Sıkıyönetim Dosyalarında

Şahinkaya Paşa ile ilgili bir anıyı da nakledelim.

Dündar Kılıç'ın, Behçet Cantürk'ün yakalanıp sorgulandığı günlerdeydi. Behçet Cantürk ve uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili olarak Diyarbakır'da da bazı kişiler göz altına alınmıştı. Diyarbakır'da Polis ve MİT sorguları müştereken yürütüyorlardı.

Diyarbakır'daki görevliler Selahattin Delidere isimli kaçakçının beyanlarını banta alıp yollamışlardı. Delidere'nin açıklamaları müthişti.

SARI AVNİ (MUSULLULU - KARADURMUŞ)Delidere, uyuşturucu kaçakçılığında en büyük isimlerden biri olan Sarı Avni'nin (Avni Musullulu veya eski ismi ile Avni Karadurmuş) ve onun ortağı olan Behçet Cantürk'ün Milli Güvenlik Konseyi Üyesi Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın himayesinde olduğunu iddia ediyordu. Tahsin Şahinkaya'ya bu sebeple çanta ile para yollandığını ve Sarı Avni tarafından İsviçre'de bir villa alındığını belirtiyordu.

Bu önemli iddiayı, soruşturmayı yürüten Ankara Sıkıyönetim Mahkemesine göndermemiz lazımdı. Ama nasıl yollayacaktık. Resmi yazıda bu hususları belirtsek, asker olan amirlerimizin yazıyı imzalamayacağını çok iyi biliyorduk.

Neticede resmi yazıda Konsey üyesi Tahsin Şahinkaya'dan bahsetmeyip sadece "Selahattin Delidere'nin Diyarbakır'da alınan ve uyuşturucu kaçakçılığı ile önemli bilgiler ihtiva eden ifadesiyle ilgili bant ilişiktedir" şeklinde bir yazı hazırladık ve yazı makamlardan geçerek imzalandı ve ekindeki bantla birlikte Ankara Sıkıyönetim Mahkemesine gitti.

Biz kendi üzerimize düşen görevi yapmıştık. Sonra ne oldu diye soruyorsanız, bir şey olmadı. Olduysa bile biz duymadık. Ve hayat devam etti, gitti...

BEHÇET CANTÜRKAnnesi Ermeni olan Lice'li Behçet Cantürk'ün sorgusu sırasında verdiği bilgilerle Avrupa ve Amerika'da çok kapsamlı soruşturmalar ve operasyonlar yapıldı. Birçok uyuşturucu kaçakçısı tutuklandı, ömür boyu ve ağır hapis cezalarına çarptırıldı.

Eroin laboratuarlarının en büyük sorunu, çıkardıkları kokuydu. Asit kullanılarak üretilen eroin, etrafa kesif bir koku salıyordu. Bu bakımdan geniş bir arazide yapılması gerekiyordu.

Behçet Cantürk sorgusunda bu konuda uyguladıkları yeni bir yöntemi açıklamıştı. Avrupa'dan Amerika'ya uyuşturucu taşıyan gemiler, eroin imalatını açık denizde, okyanusta yapıyorlardı. Böylece hem koku sorunu olmuyor, hem de zamandan tasarruf ediliyordu.

Behçet Cantürk de cezaevinde fazla kalmadı. Çıktıktan sonra faaliyetine bıraktığı yerden devam etti. PKK'nın en büyük destekçilerinden biriydi. PKK'nın İstanbul'daki yayın organını finanse eden de oydu. Faili meçhul bir eylem neticesinde öldürüldü ve bilahare bir roman kahramanı oldu.

Dündar Kılıç, sorgusu sırasında yüzlerce sayfa ifade verdi. İfadesinde yeraltı dünyasının tanınmış bir çok ismini aşağılıyor ve hepsinin umumhane işletmeciliğinden geldiğini, kadın satıcılığı yaptığını söylüyordu. Bazılarını ise "zavallının biridir" diye küçümsüyordu. Kendi faaliyetinden çok başkalarının ne yaptığını anlatarak kurtulmaya çalıştı. Telefon defteri, polis, asker, istihbaratçı, dahil bir çok isimle doluydu. Hepsinle ilişkisini tek tek anlattı. Bu isimlere, Konsey üyesi Orgeneral Tahsin Şahinkaya da dahildi.

Dündar Kılıç, duruşmalar sırasında mahkeme heyetine tehdit ve hakaret ettiği için cezaevinde biraz daha uzun kaldı. Çıktıktan sonra bıraktığı yerden devam etti ve yine "Sayın Dündar Kılıç" olarak cemiyetteki yerini aldı. Cumhurbaşkanı eşlerine, oğullarına hizmet verdi. Neticede hastalanarak, arkasında bir sürü cinayetle dolu kirli bir hayat bırakarak öldü. O da ayrı bir roman kahramanı oldu.

"Sarı Avni" lakabıyla tanınan uluslararası uyuşturucu ve silah kaçakçısı Rize Çayeli'li Yaşar Avni Musullulu (Karadurmuş), Behçet Cantürk'ün yakalanmasından sonra ortalardan kayboldu.

Uyuşturucu faaliyetinin Avrupa'daki işlerini yürüten Sarı Avni, uzun süre İsviçre'de yaşadı. Su gibi para harcamasıyla ve eğlenceye düşkünlüğüyle tanınan Sarı Avni, Zürih'in en zengin kenti Kushachta'da çok lüks bir villada kalıyordu. Bir süre İspanyol pasaportu taşıyan ve Barcelona yakınlarında lüks villa satın alan Sarı Avni'nin Yunan istihbarat örgütü adına çalıştığı, Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu'daki uyuşturucu mafyasının trilyonlarca liralık parasını akladığına dair bilgiler mevcuttu.

Behçet Cantürk'ten alınan bilgiler neticesinde ilk önce Avrupa'da Sarı Avni'nin İsviçreli ortağı Paul Waridel yakalandı. Paul Waridel'den alınan bilgilerle de Avrupa ve ABD'de Pizza Connection isimli operasyonla büyük bir uyuşturucu ağı ortaya çıkarıldı. Yabancı bir kaynaktan alınan bu ağı görmek için lütfen küçük resme tıklayın. İlginç bağlantılara rastlayabilirsiniz.SARI AVNİ VE PAUL WARIDEL

1983'ten itibaren Interpol tarafından kırmızı bültenle bütün dünyada aranan 'Sarı Avni', 15 yıl sonra 05 Kasım 1998'de Balıkesir'in Altınoluk Beldesi'nde yakalandı. "Rıza Ekşioğlu" adını kullanan Sarı Avni'nin yıllardan beri beldede rahat bir şekilde yaşadığı, restoran işletmeciliği, müteahhitlik, emlak alım satımı yaptığını anlaşıldı.

Sarı Avni yakalandıktan sonra gazeteler "onu kimlerin koruduğu?" sualini ortaya attılar. Ancak bu sualin cevabı hiç bulunmadı.

Sarı Avni, diğer adı ile "Altınoluk'un Rıza Amcası" 6 Mayıs 1999'da 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şu anda cezaevinde gün sayıyor ve hayat devam edip gidiyor...


Yolsuzluk.com

Yazımızın başında Yolsuzluk.com isimli siteden bahsetmiştik.

Doğrusunu söylemek gerekirse biz bu sitenin ilk başta askerle ilintili bir site olabileceğini düşünmüştük. Neden öyle düşündüğümüze gelince KSB yani "Kemalist Siteler Birliği" üyesi gözüküyordu. Herhalde "yolsuzlukla mücadele" kapsamında kurulmuş bir site diye düşündük.

Küçük bir teferruatı atlamışız. Sitenin "Linkler" bölümüne bakarsanız, KSB üyesi sitelerin hepsinde rastlayacağınız "Aydınlanma 1923", "Yeni Hayat Dergisi", "Hablemitoğlu", "Fettullah Gülen Gerçekleri" gibi müşterek linklerin haricinde sıradışı bir bağlantı görürsünüz: Kurtuluş Cephesi

Kurtuluşçular kendilerini KSB gölgesi altında güzel gizlemişler ama yinede ana sayfalarının reklamını oraya koymadan edememişler.

Gerçi KSB'de bir bildiri yayınlayarak onları suçlamış ve KSB ile bir ilgileri olmadığını belirtmiş. Yani artık link sayfasında sadece Kurtuluş'un reklamı kalacak.

KSB'nin "Kamuoyuna Önemli Duyuru" adı altında yaptığı açıklama şöyle:

"Son zamanlarda yolsuzlukla mücadele amaçlı yayın yaptığını öne süren bir web sitesi, iznimiz alınmadan Kemalist Siteler Birliği Üyesi olduğunu iddia etmekte ve KSB üyesi sitelere izinsiz olarak link vermektedir. Bu siteyi hazırlayanlar ve sitenin içeriği ile ilgili hiçbir ilgimizin olmadığıını duyururuz. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik ağır ithamların yayınlandığı bu siteyi hazırlayanların kimliği meçhuldür. Bu tür ithamların muhatabının Türk Mahkemeleri olduğunu hatırlatır, Kemalist Siteler Birliği olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmaya yönelik bu tür girişimleri onaylamadığımızı önemle vurgularız. Sitenin reklamını yapmamak amacıyla, web adresini yayınlamıyoruz. Kemalist Siteler Birliği üyeleri, KSB sitesinin “Üyelerimiz” bölümünde logoları ile birlikte sergilenmektedir. Kamuoyuna önemle duyurulur."

Yolsuzluk.com sitesi, "Bn. Yeşim Çillioğlu, P.O Box 444, La Jolla, CA 92037 US, ycillioglu@hotmail.com" adresine kayıtlı gözükmekte ise de doğru bir adres olmadığı muhakkak. New York'taki INYC.com isimli bir servis verici üzerinden yayın yapıyorlar.

Biz yolsuzluğun Türkiye'nin en başta gelen, çok önemli sorunlarından biri olduğu bilincindeyiz. Ancak neyi kurtaracaklarsa yıllardan beri terörcülük oynayarak, bir türlü kurtaramayan "Kurtuluş"cuların, yolsuzluk ve anarşi düzeninin bir parçası olduğu kanaatini de taşıyoruz.

Bize göre kökü dışarıda olan, kime hizmet ettiği belli olmayan, silahlı eylem ve sinsice adam öldürmekten başka bir marifetleri bulunmayan, yöneticileri keyfince yaşarken kandırdıkları zavallı militanları köle gibi kullanan, onları intihar eylemlerine, ölüm oruçlarına sevk ederek ölümlerini zafer işaretleri ile kutlayan, fikir ve çağdaş doktrinler üretmek yerine çağın dışında kalmış ideolojilere tutsak olmuş, bu bağnaz, terör hastası örgütlerin Türkiye'ye zarardan başka verebilecekleri bir şey yok.

Onun için bu siteyi de, yapıcı, yolsuzluklarla mücadele eden samimi bir yayın olarak kabul etmek mümkün değil.


Yesil. org

Yesil.org isimli sitenin Doğu Perinçek ve Aydınlık'ın yeni gizli yayın organı olduğunu yazmıştık.

Yayınımız üzerine alel acele, ilk sayfada bulunan "Genelkurmay'ın yaptırdığı kamuoyu araştırmalarına göre İşçi Partisi 1.nci parti" mealindeki "reklam" yazısını kaldırdılar.

Yesil.org da "Yolsuzluk.com gibi adresini California'da göstermiş.

"Mahmuut Yıldırım, P.O. Box 32124, Santa Ana, CA 90015-2543 US, 510-653-9002 mahmuutyildirim1@hotmail.com adresine kayıtlı. New York'ta Speedywebhost.net isimli servis verici üzerinden yayın yapıyor.

Tabii ki ne adres ne de telefon doğru değil.

Yesil.org'da dikkatimizi çeken bilgiler var. Mesela "Terör" sayfasına bakarsanız buradaki bilgilerin ancak devletin resmi bir organında bulunan kapsamlı bilgiler olduğunu görürsünüz.

Burada, Yesil.org'un "1.nci Parti" diye reklamını yaptığı İşçi Partisi (İP) ve onun yayın organı Aydınlık da terör örgütleri arasındaki haklı yerini almış. Yani Genelkurmay'ın sözde birinci olarak ilan ettiği parti, bir terör örgütü...!

Diğer bir sayfaya bakalım. Fettullah Gülen ile ilgili iddianame. Burada da sayfanın altındaki referanslar arasında KSB yani "Kemalist Siteler Birliği" üyelerinin hemen hepsinde bulunan "Hablemitoğlu" ve "Nursuzlar" gibi bağlantıların verildiğini görürsünüz.

"Aydınlanma1923, Yeni Hayat, Nursuzlar, Hablemitoğlu, Otopsi, Fettullah Gülen Gerçekleri, Talkan, Reformist, Kemalist, Cengiz Özakıncı, Sarısakal gibi "Kemalist Siteler Birliği" üyesi web sitelerine bir göz gezdirirseniz, bunların adeta bir kaynaktan beslendiğini, işledikleri konuların aşağı yukarı aynı olduğunu, sivil siteler olduğu halde "Kara Harp Okulu", "Kuleli mezunları" gibi askeri bağlantıların sayfalarında bulunduğunu görürsünüz.

Genelde bu sitelerde yazan yazarlar da aşağı yukarı aynıdır. Doğu Perinçek, Hasan Yalçın, Faik Bulut, Necip Hablemitoğlu ve diğerleri gibi.

ŞEHİT HALİL HELVACIOĞLU
Aydınlanma1923'e bakın.

"Yazarımız Halil Helvacıoğlu'nu, askeri uçak kazasında şehit verdik" diye yazıyor.

Yakın tarihte Malatya'nın Akçadağ ilçesinde düşen ve içinde Özel Kuvvetler Komutanlığı mensuplarının da bulunduğu 34 askeri personelin şehit düştüğü kaza. Bahsedilen şehit de Piyade Başçavuş Halil Helvacıoğlu.

Emekli askerlerden biliyoruz ama muazzaflardan yazar olduğunu bilmiyorduk. Böylece bunu da öğrenmiş olduk.

Lafı uzatmadan bir konuya değinmek istiyoruz.

Bilmem biliyor musunuz, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğine bağlı, "Toplumla İlişkiler Başkanlığı (TİB)" adı altında bir ana hizmet birimi var. Kanuni bir kuruluş.

ABDULHALUK MEHMET ÇAYMesela, Türkiye Büyük Millet Meclisi 21. Dönem Milletvekili ve Devlet Bakanı Abdulhaluk Mehmet Çay (MHP), 1985 Haziranında YÖK Yasası'nın 38. maddesine istinaden Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nda uzman ve daha sonra müşavir olarak görev yapmış.

Strateji uzmanı ve dönemin Danışma Meclisi Üyesi Ertuğrul Zekai Ökte'de bu kuruma hizmet vermişti. Daha bir çok örneği var.

TİB'in başında genellikle Tümgeneral rütbeli muazzaf subaylar oluyor. Müteveffa Orgenaral Doğan Beyazit'ta TİB kökenli.

Em. Tümgeneral Ceyhun Fikret Arat 1993-1996 yılları arasında buranın Başkanlığını yapmış, 1997'de emekli olmuş.

PKK lideri Abdullah Öcalan'la temas kurduğu ve bu temas için Belçika'ya gittiği iddia edilen Albay Hayrettin Ünlübaş'ın da Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nda görevli olduğu ileri sürülmüştü.

Yine TİB'de uzun yıllar çalışan Psikolojik Harp Uzmanı Kurmay Albay Oğuz Kaleli, 1998 yılında yaş haddinden emekli olduktan sonra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz'ın kadrolu danışmanı olmuştu.

Albay Kaleli, TİB'de görev yaptığı dönemde, MİT'in hedefi olan bazı kişilerle işbirliği yaptığı ve yakın ilişkide bulunduğu için tenkit edilmişti.

Şimdi sormak istediğimiz şu;

-TİB, Doğu Perinçek, Aydınlık ve yukarıda saydığımız "Kemalist" sitelerle ilişkili mi?

-Toplumu yönlendirmek ajan kullanmak, maksatlı haberler yaymak gibi gizli ve operasyonel faaliyetler yürütüyor mu?

-Devletin üst kademeleri TİB'in faaliyetlerinden haberdar mı?

-TİB'in bütçesi ve yıllık harcamaları nedir?

-Milli Güvenlik Kurulun'ndaki sivilleşme, TİB'e de yansıdı mı?

Bir de komik bir iddiaya küçük bir düzeltme:

11 Kasım 2001 tarih ve 747 sayılı Aydınlık Dergisinde Adanan Akfırat imzası ile "Amerikancı Çevik Bir cuntasının 'post-modern' darbe girişimini açıklıyoruz. 21 Aralık 1998 darbesini Org. Kıvrıkoğlu önledi" başlıklı yazıda;

"Post-Modern darbenin koşullarını hazırlamak için siyasal kaos gerekliydi. Bunun siparişi de Deniz Baykal'a verildi. Anasol-D hükümetini dışarıdan destekleyen CHP'nin, desteğini çekmesi için MİT Kontr-Terör Merkezi Başkanı Mehmet Eymür'ün başrolde olduğu bir tertip düzenlendi. Türk-Ticaret Bankası'nın özelleştirilme ihalesinde Alaattin Çakıcı'yla pazarlık kaseti CHP'ye sızdırıldı.
......

Çevik Bir Cuntasının bağlantıları
.......

MİT
Mikdat Alpay (MİT Müsteşar Yardımcısı)
Mehmet Eymür (MİT Kontr-Terör Merkezi Başkanı)"

Hem komik, hem de aptalca bir iddia. O kasetin nerden sızdığını ve kime sızdırdığını dünya alem biliyor. Mehmet Eymür'le Çevik Bir ve Mikdat Alpay'ın yollarının birleşmeyeceğini de...


Evet bütün bu karmakarışık bağlantılara rağmen hayat devam edip, gidiyor....