Uyuşturucudan Susurluk'a 35 - Nuri Gündeş (1)
[ 26/7/2001 - 11:00 ]  By Atin  anadolu@atin.org

Nuri Gündeş'in TBMM'de verdiği ifadesinin "Telemen Olayı" bölümünde kalmıştık. Gündeş "Telemen Operasyonu oldu. Ordu komutanı sadece bana ve Kozakçıoğlu'na güvendiği için ikimize verdi bu görevi, emniyeti dışlayarak, siz yapın bu işi dedi; Telemen olayını

Uyuşturucudan Susurluk'a dizisinin bu günkü bölümünde, 7 yıl boyunca İstanbul MİT Başkanlığı yapmış olan tanınmış bir ismin, Nuri Gündeş'in TBMM Susurluk Komisyonu'ndaki ifadesine yer verdik.

Zaman zaman anlatılanlara not düşecek, bazı açıklamalarda bulunacağız.

Tarih : 28.1 .1997

BAŞKAN: Mehmet ELKATMIŞ

BAŞKANVEKİLİ:.. Mahmut YILBAŞ

SÖZCÜ: Mehmet Bedri İNCETAHTACI (Gaziantep)

KÂTİP : Metin ÖNEY (İzmir)

BAŞKAN - Hoş geldiniz. Komisyonumuzun niye kurulduğu sizce de malum; yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantılarını araştırmak ve Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla kurulmuştur. Siz de, belli bir dönemde önemli görevler yüklendiniz, birçok şeylere muttali oldunuz, fikir sahibisiniz; bu konularda sizin bilginize ihtiyacımız oldu. Öncelikle, Nuri Gündeş kimdir; yani, kısaca biyografinizle başlayalım, ondan sonra, bu konularda bildiğinizi anlatın, arkadaşlarımızın soruları olursa onları cevaplayın.

Yarbay'ken General Olacakmış ...

NURİ GÜNDEŞ - Ben, asker kökenliyim. Paris Şef Karargâhında görevliyken, binbaşılığımda, Fransızca bilen bir subaya ihtiyaç baş gösterir; Fuat Paşa zamanında İstanbul Bölge Başkanlığına tayin oldum. O zaman, Millî İstihbarat Teşkilat Kanunu yürürlüğe girmemişti; 1965'te, 644 sayılı Kanun çıkmıştı. O zaman, oranın ismi İstanbul Merkez Şefliği idi. Mehmet Eymür'ün babası Mazhar Eymür Bey merkez şefiydi. Oraya geldim ve espiyonaj şubesi müdürü olarak geldim asker olduğum için. Muhtelif evrelerden geçti, beni yurtdışına göndermek için askerî rütbemden soyutlanmam gerekliliği üzerinde ısrar ettiler. Ordu, beni vermek istemiyordu. Muhtelif yerlerde tahsile gönderdiler, Ortadoğu Amme İdaresine, Fransa'ya Montpellier'e, beni menagament hocası olarak Bursa'ya tayin etmek ve general yapmak istiyorlardı ve orduyla MİT arasında bir çekişme; fakat, kızım Dame de Sion'da okuyordu. Onun okumasını sağlamak amacıyla askerlikten, yarbaylığın son senesinde ayrıldım. Sonra, bir sene bir hak verdiler, askerlik şubesinde albaylığa terfi ettim ve 1971 senesine kadar İstanbul'da Bölge Daire Başkan Yardımcılığına kadar çıktım. Oradan Beyrut'a gittim; üç sene Beyrut'ta kaldım. Döndüm, o zaman, dönmeden evvel, Bahaddin Özülker amiral, Türk gizli servisinin reorganize ve modernize edilmesi için, benim mazide aldığım buna ilişkin eğitimle ilgili olarak, beni Personel Başkanlığına getirdiler. Ömrü vefa etmedi. Hamza Paşa geldi. Hamza Paşa'ya bu durumu anlattık ve bir reorganizasyona gittik.

Teşkilat Yüz Sene İleriye Gitti ...!

Teşkilat, o dönemde, 1976'da yüz sene ileriye giden bir atılım gösterdi reorganizasyonda. Herşey modernize edilmeye başlandı, herşey kompütere edilmeye başlandı ve esaslı bir tabana oturtuldu. İstanbul'da Bölge Daire Başkanının oradan ayrılması gerektiği anda teftiş kurulu raporları gelmişti. Benim bu reorganizasyon aşamasını bitirmeden, İstanbul'a Bölge Daire Başkanı olmam için ısrar ettiler ve İstanbul'a 1977 senesinde Haziranın 20.nci günü Bölge Daire Başkanı olarak atandım ve yedi sene bilfiil İstanbul'da bölgemde bulunan yedi vilayetin gizli servis şefi olarak çalıştım. (Not: Nuri Gündeş meydanı boş bulmuş, sallayıp duruyor. Personel Daire Başkanı Nuri Gündeş'in önderliğinde yürütülen re-organizasyon çalışmaları ile MİT'de birçok değişiklikler yapıldı, yeni üniteler ilave edildi, haber toplama ve kıymetlendirme birimleri ayrıldı. MAH Başkanlığı tamamen yurt içi istihbarata dönük bir başkanlık haline sokuldu. Teşkilat'ın kuruluşundaki en önemli temel birimlerden biri olan Kontrespiyonaj Dairesi küçültüldü ve bir kıymetlendirme ünitesi haline getirildi. Müsteşar Yardımcılığı ihdas edilerek bu makama sonradan Nuri Gündeş'in "Ertan Sert'in" yanına yerleştirdiği General Nihat Yıldız atandı. Bu değişiklikleri birçok diğer değişiklikler takip etti. Re-organizasyon çalışmaları genelde" Teşkilat'ın daha iyi faaliyet yürütmesi amacından çok, birtakım denge hesapları için kullanıldı. Tasfiye edilmek istenilen personelin ya ünitesi kapatıldı, ya da fonksiyonu azaltıldı, buna mukabil bazı kişiler için yeni üniteler kuruldu. Bu re-organizasyon sırasında aslan payını da tabiatıyla, o zamanki İdari İşler Başkanı Kemalettin Eker'in ayağını gazeteleri kullanarak kaydıran ve yerine geçen Nuri Gündeş aldı. İstanbul Başkanlığına gidişi de aynı şekildedir. Neticede "şubelerin ve dairelerin" bir başkanlıktan diğer başkanlığın emrine, bir binadan diğerine taşınması bir adet haline geldi. Gündeş, entrikaları, yeraltı dünyası ile irtibatları, menfaate yönelik ilişkileri ve yalanları ile MİT'deki yozlaşmanın en büyük mimarlarından biridir. Onu yakından tanıyanlar daha subaylığı zamanında paraya ve menfaatine çok düşkün olduğunu, binbaşılığı zamanında ünlü bir içkinin bayiliğini yaptığını söylerler.)

BAŞKAN - Hangi yıllar arasında?

Necdet Üruğ'un Ricalarına Rağmen Ayrıldım

NURİ GÜNDEŞ - 1977-1984 : 1984'de Yurtdışı İstihbarat Başkanı olarak Ankara'ya tayin edildim. Ben oradan geldiğim zaman istihbarat son aşamasındaydı; en yukarı düzeye vurmuş, faili meçhul cinayetler hemen hemen kalmamıştı; çünkü, bunun, en büyük etkeni emniyetle olan ahenkli diyalogumuzdu. Çünkü, biz, istihbarat unsuruyuz; devletin bütünlüğüne yönelik temel, cari ve muhtemel istihbaratı toplar, kullanıcıya veririz. Burada en önemli faktör, kullanıcıya verilecek zaman sürecinin iyi tayin edilmesi. Kullanıcı, tedbir alacak vakti, kendinde bulabilmelidir. Bu aşamada, hakikaten çok güzel operasyonlar yapıldı. Biz, tabiî, sadece istihbarat yönü için çalıştık. Sonra, ayrılışım; önemli olan ayrılışım. En kıdemli başkan bendim. O sırada, Teoman Koman Paşa müsteşar yardımcılığına tayin edilmişti. Toplumla İlişkiler Başkanlığı vardı Millî Güvenlik Kurulunda Kenan Paşa, Necdet Üruğ Paşa'ya demiş ki "onlar, içinden seçsinler yardımcıyı" ve beni namzet gösterdiler. Sonra, türlü sebeplerden dolayı, ben o zamanın ricaline, devlet ricaline "ben askerim ve benim emrimde çalışan bir adamın emrine girmem onurlu bir insanım; on saniye bile durmam" dedim. Necdet Üruğ Paşanın ricalarına rağmen, Hiram Abas’ın gelişiyle o gün ayrıldım, istifamı verdim ayrıldım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Kaç yılıydı ayrılışınız?

NURİ GÜNDEŞ - 10 Ocak 1986. Başlangıç ve bitişim bu.

BAŞKAN - Ondan sonra...

1993'de Başbakanlık İstihbarat Başdanışmanı

NURİ GÜNDEŞ - Yalnız şöyle bir şey oldu: 1993 senesinde yanılmıyorsam, hafızam beni yanıltmıyorsa, Başbakanlık İstihbarat Başdanışmanlığına getirilmem için, ama, bu kadro Millî İstihbarat bünyesinde bir kadroyla oraya getirildim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - 1993'ün ay ve gününü söyler misiniz?

NURİ GÜNDEŞ - Ağustos ayı olsa gerek.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - 1986 senesinin...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - 1993

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Başbakanlık.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bir daha tekrar edin.

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, Çiller...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, görevinizi...

NURİ GÜNDEŞ - İstihbarat Başdanışmanı.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Başbakanlık İstihbarat Başdanışmanı.

BAŞKAN - Ama kadro...

Kimse İstemiyor Ayrılmamı

NURİ GÜNDEŞ - Kadro MİT'te; çünkü, yaşım itibariyle, 68' yaşındaydım ancak, istisnai kadrolar MİT'de vardı. MİT'in kadrosundaydım. Yani, MİT'le ilişiğim kesilmemek şartıyla, maaşımı oradan almak şartıyla, oraya getirildim. Orada kaldığım süre içerisinde icraatla ilgili hiçbir fonksiyonum olmadı. Şikâyet etmek istemiyorum; yalnız, Başbakanın çalışma düzeni o. Yani, pek irtibatım olmadı. Hatta, birkaç defa, bir istihbarat başdanışmanının bir Başbakan ile her gün üç dört defa görüşmesi gerekliliği üzerinde durdum. Maalesef, sadece ben değil, diğer danışmanların da bazı şikâyetleri vardı. Bunu, şikâyet için söylemiyorum; yani, şey olarak, çalışma düzeni, vakitsizlik belki, işte, bol bol dünya futbol maçlarını seyrettik; ama, benim karakterim, cebime ne kart bastırdım, ne hüviyet aldım. Benim, zaten askerlikten kalma hüviyetim vardı. Diğer bazı danışmanlar gibi, onu da kendime bir onur meselesi yapacak bir durumda değildim ve ayrılmak istedim. Cumhurbaşkanına gittim "ben ayrılacağım" dedim. "Nereye ayrılacaksın sen? Geleceksin haftada bir iki defa seninle görüşürüz" dedi. Baktım ki, kimse istemiyor ayrılmamı, Genelkurmay Başkanı da istemiyor; ama, ben, onların değil Başbakanın başdanışmanıyım; kendilerine, özür dileyerek istifamı verdim, ayrıldım. (Not: Bu anlatım doğru değil. Gündeş, sekreteri, şöförü ve arabası altından alınarak ayrılmaya zorlandı. Bir müddet direndikten sonra ayrılmak mecburiyetinde kaldı)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hangi sene?

NURİ GÜNDEŞ - 1 sene üç ay kadar kaldım.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, 1994'ün sonu.

NURİ GÜNDEŞ - Aşağı yukarı. İyi ki de ayrılmışım, bir süre sonra zaten bir kalp krizi geçirdim ve ameliyat oldum. İşte, bizim teşkilatta çalışanların kaderi ya ruhsal bunalım ya böyle bir stresten kalp sıkıntısı...

BAŞKAN - Geçmiş olsun, Allah şifa versin.

NURİ GÜNDEŞ - 50 sene üzerinden de emekli oldum. 72 yaşındayım...

BAŞKAN - Efendim, bu arada, Komisyonumuzun niye kurulduğunu izah ettik, siz de biliyorsunuz.

NURİ GÜNDEŞ - Biliyorum, takip ediyorum.

BAŞKAN - Bize verebileceğiniz bilgi var mıdır? Tabiî, bu arada gerek daha önceki görevlerinizde gerekse bu son görevinizde...

Gizli Sırlar Hariç Şerefle Açıklarım

NURİ GÜNDEŞ - Sayın Başkan, ben bir şey arz edeyim. Fikri Bey de, Sayın Bakan da Horzum Komisyonundaydı; ama, kadersizliğim, tam ben girdiğim zaman işi vardı, çıktı. Bir deli bir taş atar, kırk tane akıllı çıkartamaz. O gün de, yine böyle bizden bir arkadaşın, yine aynı arkadaşın, isim vermeyeceğim "Nuri Gündeş, Mustafa Arda Paşayı Horzum'a yerleştirdi" diye bir ifadesinden ben Horzum Komisyonuna geldim. O zaman müsteşar Teoman Paşaydı. Bizim kanunun 27.nci maddesinde, bizim tanıklık yapabilmemiz için, müsteşarın iznine tabidir. Hepsi, burası da kanunla kurulmuş bir kurum, bizim de kendimize özgü bir kanunumuz var. Bana, Ladim Barlas'tan ve MİT Müsteşarlığından bir yazı geldi, geldim. Şimdi, bu sefer de sizden böyle bir talep olunca, MİT Müsteşarlığından aynı kanunun aynı maddesini talep ederek dedim ki "bana izin verin." "Bizden istemediler, siz özel gideceksiniz" dediler; ama, tabiî, kanun, yine bizi bağlamaktadır; çünkü, kanunun 29 uncu maddesi gayet sarih; diyor ki, orada edindiği bilgileri ifşa eden beş seneden az olmamak şartıyla hapsolur diyor; biz de, orada edindik o bilgileri. Şimdi, onun için insan bir çelişkiler yumağı içerisinde kalıyor; olay bu. Ama, devletin gizli sırları olmamak amacıyla bana ne yöneltirseniz hepsini şerefle ifade etmeye hazırım; ama, bunun dışında yapılan her şeyler, Millî İstihbarat Teşkilatı bir arşiv müessesesidir, arşive dayanır; yapılan herşey, onların arşivindedir. Eleman katogorize edilmiştir, onların arşivindedir. Yazılı isterseniz, bunların hepsini onlar verirler. En salahiyetli mevki, merci orasıdır; ama, bana tevcih edeceğiniz bir sual varsa ben şerefle bunu açıklamaya hazırım.

BAŞKAN - Efendim, ben şahsen, o kanunun o ilgili maddesinin Komisyonumuz yönünden bağlayıcı olmadığı kanaatindeyim; bilmiyorum, arkadaşlar ne derler. Tabiî, devletin birtakım gizli sırlarının açıklanması, belki gerekmeyebilir; ama, gizli olmaması gerekli olan sırların. Mesela, Abdullah Çatlı olayı...

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, tabiî, zaten, o maddeyi koşut olarak söyleseydim; buraya gelmemem lazımdı.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz biz...

NURİ GÜNDEŞ - Hem sizleri tanımak hem de bu şerefe nail olmak, devlet için bir katkıda bulunabilmek benim için bir şeydir.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz biz size peşinen davetimize icabet ettiğiniz için; yani, bu Komisyon da, Türkiye Büyük Millet Meclisinin...

NURİ GÜNDEŞ - Mutlaka, sizin açıklamalarınızı biliyorum.

BAŞKAN - Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi oybirliğiyle bu komisyonu kurdu. Anayasının 95 inci ve Meclis İçtüzüğünün de 108 inci maddeleri Komisyona bazı şey vermiş. Özel kanun, bu Anayasanın bu hükmü karşısında ve Meclis İç tüzüğünün özel hükmü karşısında bana göre, başkaları belki...

Bu Pisliğin Ortaya Çıkması Lazım

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, ulvi bir vazifedir; bu pisliğin ortaya çıkması mutlaka lazım.

BAŞKAN - Tabiî ve herkesin de buna yardımcı olması lazım. İşte, zaten niçin kuruldu komisyon; bu sırların, bu pisliklerin affedersiniz ortaya çıkması için kuruldu; onun için, şahsen ben, Milî İstihbarat Kanununun belirttiğiniz maddelerinin bizim Komisyonumuz yönünden geçerli olmadığı kanaatindeyim.

NURİ GÜNDEŞ - Tabiî, efendim, zaten...

BAŞKAN - Bunu dikkate alarak, o zaman, biz şöyle soralım; yani, siz, Abdullah Çatlı'yı tanır mısınız?

Çatlı'yı Tanımam, Turan Çağlar'ı Tanırım

EM. KURMAY ALBAY TURAN ÇAĞLARNURİ GÜNDEŞ - Hayır, tanımam efendim.

BAŞKAN - Veya Abdullah Çatlı ile bir irtibat oldu mu devletin bazı kademelerinde, istihbaratın; işte, deniliyor ki, işte, MİT, bunu belli bir süre çalıştırdı, kullandı, dışarılarda, içeride neyse, birtakım operasyonlar yapıldı; ondan sonra, emniyetin buna sahip çıktığı; bu konularda...

NURİ GÜNDEŞ - Sayın Başkan, ben şu kadarını söyleyeyim: Millî İstihbarat Teşkilatı, kanunda da belirtildiği üzere, istihbarat yapar, sadece ve sadece icra için alınan bir fonksiyonu vardır; bu da, istihbarata karşı koymak. İstihbarata karşı koymak malum, yabancı ülkelerin Türkiye'ye müteveccih müspet, entelijans bilgi derleme çalışmalarına engel olmak, onları suçüstü yapmak ve bu arada da Polis Vazife ve Selahiyet Kanunlarını kullanmaktır. Onun dışında icra yetkisi yoktur bu gizli servisin. Yalnız, ben, size maziden bir kontr-espiyonaj operasyondan bir misal vereyim. Şimdi, Amerikalıya hizmet ettiği söylenen bir emekli kurmay albayın, uzun çalışmalardan sonra yakalanışı, tevkif edilişi ve Mamak Cezaevindeyken bana yazmış olduğu mektubu şurada okursam, size, MİT'in işlevinin ne denli müspet ve modern olduğu... Ölüme karar vermiş bir albayın yazısıdır. Aziz kardeşim Gündeş, Sana bu mektubu 16 Mart 1983 tarihine kadar olanlara bir çizik atarak yazıyorum; yani, yakalandığı güne: Siz de, hatta şeref misafiri olarak değerlendirebileceğim, kaldığım 15 gün içinde en başta sağlığımı düşünerek yaptığınız, içkime kadar her türlü hüsnükabulü candan ve minnet dolu teşekkürlerimle mutlaka mukabele etmek isterim. Hayatımı noktalamaya kesin kararlı olduğumdan burası çok önemli sözlerimde katiyen bir dalkavukluk veya Osmanlı mürailiği olamaz; ama, MİT'te, bu elemanlar yetkili olarak 20 sene evvel gelselerdi, Türkiye'de ne 12 Mart ve ne de 12 Eylül olurdu. İsimlerini bilmediğim için, sorgumu yaparken benim sevgimi ve saygımı kazanan iki değerli arkadaşıma da veda mektubu yazmak isterdim. Hepinizin gözlerinden öperim, milyonda bir dahi muğberliğim yoktur, bunu, bilhassa bilmenizi isterim. Lütfen, Orgeneral Saltuk'a bu niyetimden bahsetmeyiniz" Şimdi, bu damgalıdır, buradaki Mamak Cezaevinde damgalanmış, okunmuştur, biz de, bütün buna rağmen, bu adamın intihar etme eğilimine mani olunması için mesaj göndermişizdir; ama, bunun bir durumu var, hapını almadığı zaman ölebilirdi:

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Saltuk'a da mektubu var sanıyorum?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İntihar etti mi?

İntihar Etti

NURİ GÜNDEŞ - Evet intihar etti.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sayın Saltuk'a da mektubu vardı, sevgili kardeşim diye başlıyordu.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Affedersiniz, ben kaçırdım, ismi?..

Bizim Teşkilatta, Böyle Pislik İşlere Karışacak İnsan Barınmaz

NURİ GÜNDEŞ - Turan Çağlar. Şimdi, sınıf arkadaşıymış ilkokuldan itibaren Saltuk Paşa'nın, aman, bana dokunmayın, ne yaparsanız yapın diye Genelkurmay Mahkemesine kadar da kendi arkadaşlarımla gönderdim; çünkü, bu arkadaşın bize karşı bir eylemi vardı, Aydınlık Gazetesine bizim isimlerimizi vermişti, eğer, buna, benim başkanı olduğum yerde bir şey olsaydı, Nuri Gündeş bunu mahsus öldürdü derlerdi, onun için de biraz temkinli davranmak gereğini duydum. Size bir şey söyleyeyim Sayın Başkan, Millî İstihbarat bünyesinde, en ufak suiistimal, duyulur, bilinir ve dışlanır, toplum dışlar ve toplumun dışlamadığını, yönetim, 657 sayılı Kanunun 48/b fıkrası ve bizim Kanunun 19 uncu maddesi gereğince alır Başbakanlığa verir bu adamı; eğer, onunla da yetişmeyecek hukukî bir suçlaması varsa, mahkemeye verir. Bizim teşkilatta, böyle pislik işlere karışacak insanların barınmasına imkân yoktur.

BAŞKAN - Ama, efendim, doğru, şimdi, öyle olması da gerekiyor, bütün kuruluşların öyle olması gerekiyor. Şimdi, bize gelen bilgilerde ve birtakım bilgisine başvurduğumuz kişiler, Abdullah Çatlı'nın belirli bir süre bazı işlerde kullanıldığını söylüyorlar.

Çatlı 1977 Yılından Beri Hedefimiz..

NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, bakın, Abdullah Çatlı, 1977 yılından beri bizim hedefimiz; yani, buna ait bilgiler MİT'te vardır, dosyada vardır, arşivde vardır. Kullanılıp kullanılmadığını bilmiyorum, bir şey söyleyemem; ama, biz, istihbarat için Ermeni'yi de kullandık. İstihbaratı nereden alacaksınız, hedefe yakın veya içinde motifi uygun diye bizim tarif namelerimizde bir şey vardır; yani, hedefe yakın, hedefin içine girip bilgi alabilecek, motifi ve çalışma maskesi de uygun olacak. Bu insanları kolay kolay bulup seçemezsiniz, bilmiyorum, bir şey söylemiyorum bu adam çalıştı mı çalışmadı mı?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hedefimizdir dediniz, hedefimizdir ne demek?

NURİ GÜNDEŞ - Yani, hedef olarak, Mamak, vesaire var ya, o bakımdan istihbarat hedefidir, onun hakkında bilgi toplanmıştır mutlaka, benim öyle aklımda kalmış, 11 sene oldu, ben, o işle uğraşmıyorum, ben, Dış İstihbarat Başkanıyım; ama, benim mantığım onu icap ettiriyor. Yani, memlekette bir insan eğer hatalı bir iş yapmışsa, millî güvenlikle ilgili bir hata yapmışsa, bunun hakkında bilgi toplanır, hedef veya hedef olması muhtemel şahıslar hakkında bilgi toplanır, bu bilgiler vardır eğer hedefse, ben, öyle tahmin ediyorum.

BAŞKAN - Tabiî, vardır, onu istihbaratın bilmesi lazım.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Pardon, izin verir misiniz? Yanlış hatırlamıyorsam, 1977-1984 yılında İstanbul'da Bölge Başkanıydınız, yani, istihbaratın başında olan bir kişiydiniz, İstanbul'da. Biliyoruz ki, Abdullah Çatlı, 1978 yılından sonra İstanbul'da yaşıyor, bunu, sizin bilmeniz lazım, yani, Abdullah Çatlı doğrudan doğruya sizin görev alanınızın içerisinde olan bir kişi.

NURİ GÜNDEŞ - Bizim görev alanımızda 5 bin kişi vardı, bu 5 bin kişiden bir tanesi bu, yakalanmış olabilir.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu bayağı diğerlerinden farklı.

NURİ GÜNDEŞ - Aman efendim, neler var, ben size yakaladıklarımızı sayayım efendim...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Korkut Eken'i tanır mısınız?

NURİ GÜNDEŞ - Ben emekli olduktan sonra gelmiş, iyi bir subaymış, iyi bir özel harekât subayıymış; onu öyle bilirim, bunlar bir rapor yazmış bizim hakkımızda.

DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Nereye gelmiş bu? Yani, MİT'e mi gelmişten kastınız?

Bunlar Meşhur MİT Raporunu Yazdılar

NURİ GÜNDEŞ - Ben, Millî İstihbarat Teşkilatından istifanı verip ayrıldıktan sonra bunlar görevli olarak gelmiş, subay olarak. Bunlar, meşhur MİT raporunu yazdılar, ben de onun muhatabıydım, benim de ismim vardı. Tabiî, o zaman, biz, Cumhurbaşkanına, şuraya buraya şikâyette bulunduk, mahkemelere verildi, ve sair oldu, Kutlu Savaş Başkanlığında Teftiş Kurulu el attı. Bunların uzaklaştırılmasını sağladılar. Bu Korkut da, bu işin içinde olmadığı halde, Mehmet Eymür'e sevgisinden dolayı istifasını verdi. Sonra, benim sonradan edindiğim bilgiye göre Alanya'da mı, Antalya'da mı bir buz fabrikası kurmuşlar müştereken yüzde 8 buna vermiş, sonra, aralarında ihtilaf çıkmış falan, yani, bu kadar biliyorum, pek de derinliğine bilmiyorum.

DURMUŞ FİKRİ SAGLAR (İçel) - Korkut Eken burada verdiği bilgiler içerisinde 80'den önce Çatlı'nın kullanıldığına dair duyumları olduğunu söyledi de...

NURİ GÜNDEŞ - İmkânsız efendim.

BAŞKAN - Çatlı'yla ilgili bize verebileceğiniz herhangi bir bilgi, yani, kullanıldı mı, kullanılmadı mı, kullanıldıysa içte, dışta, hangi dönemde kullanıldığı gibi...

NURİ GÜNDEŞ - Vallahi, kullanıldığına dair bir bilgi yok.

BAŞKAN - Bize verebileceğiniz başka bilgi yok mu?

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, bana sorun.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bana göre de Başkanım, ben, o sorunuza bir şey veremiyorum, size de söyleyeyim. Şundan dolayı, her gelene Çatlı kullanıldı mı diye soruyorsunuz. Çatlı'nın eylemleri hakkında bilgi sahibi olup olmadığını sormuyorsunuz. Kullanma olayı başka, eylemi hakkın da başka.

BAŞKAN - Kullanma zaten o dur.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bırakın canım Çatlı'nın kullanıldığını, biz, burada tespit Komisyonu muyuz? Çatlı'nın eylemleri hakkında bilgisi var mı, onu soralım, sonra ben başka bir şey soracağım.

BAŞKAN - Var mı?

NURİ GÜNDEŞ - Yok efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - O soru yanlış, affedersiniz, hep öyle sorduğunuz için söylüyorum, o soruyu düzeltin. Her gelene onu soruyorsunuz, Çatlı'nın kullanıldığı hakkında bilgi var mı? Kardeşim, eylemleri hakkında bilgi var mı?

BAŞKAN - Eylem işte...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İkisi aynı şey değil.

BAŞKAN - Aynı canım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Lütfen... Yani, ben rica ediyorum...

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Gündeş, Tuncay Özkan ismindeki bir arkadaşımız "Bir Gizli Servisin Tarihi" adı altında bir kitap yazmış. Burada, sizlerin bilgi vermesini isteyeceğim konular, tamamen; mehaz olarak kitaptan seçilenler. Orada, 113 üncü sayfanın orta paragrafında şöyle bir ifade kullanılıyor "ancak, Özal'ın bu teklifi, MİT içerisindeki ideolojide Hiram Abas çekişmesini yeniden su yüzüne çıkardı." Tabiî, o yönetmeliğin de hükmü dikkate alınmak kaydıyla nedir yani bu?

NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, ben, arz edeyim. Bu, çok enteresan, hakikaten, bunu bana fırsat verdiğiniz için teşekkür ederim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Nedir yani bu? Bir ihtilaf var mı, varsa nedir?

Hiram'la İhtilafım Olmaz, O Şube Müdürü, Ben Başkanım

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, Hiram'la benim aramda ihtilaf olamaz; çünkü, çok uçurum farkı var; o şube müdürü, ben başkanım. Yalnız, kader bizi bazı görevlerde... Mesela, Beyrut'ta halef selef olduk. O deşifre oldu, oradan gelenler deşifre olduğunu söylediler, beni tayin ettiler, onun yerine gittim. İşte, o zaman, gerekirse şunu vereyim. Benim, hiç kimsede olmayan, üç ayrı MİT müsteşarından üç tane üstün başarım var, bu kimsede yok. Mesela, yurtdışında, işte, ben oradan üstün başarıyla geldim, o kovularak geldi, buyurun bunları da. Şimdi, olay şu: Hiram Abas, bir mektup yazdılar, yanıma aldım mı, almadım mı bilmiyorum. (Not: Çirkin ve doğru olmayan bir ifade şekli. Nuri Gündeş teşkilata girip İstanbul Espiyonaj Şube Müdürü olduğunda, Hiram Bey Kontr-Espiyonaj Şube Müdürü idi. Nuri Bey İstanbul Bölge Başkanı iken, Hiram Bey Müsteşarlık Kontr Espiyonaj Daire Başkanı idi. Nuri Gündeş çeşitli entrikalarla ve paşaların, politikacıların kapılarını dolaşa dolaşa Dış İstihbarat Başkanlığına kadar çıkabildi. Hiram Bey ise mesleki bilgisi ve bileğinin hakkı ile MİT Müsteşar Yardımcılığına geldi. Hiram Bey Lübnan'da başarılı bir şekilde geniş bir eleman ağı kurdu. Eleman ağı içinde Lübnan'a yöneten en üst düzeydeki yöneticiler bile bulunuyordu. Nuri Gündeş, ise onun kurduğu hazır eleman ağına kondu. Aralarındaki fark Gündeş için Lübnan'da silah kaçakçılığı yaptığı iddialarıdır. Bu iddianın sahibi bir zamanlar MİT'in basın ünitesinde görev yapmış olan tanınmış bir gazetecidir.)

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yani, ben, şahsen, bu konuda bütün bilgileri istemiyorum; ama, bir noktada aydınlanmak istiyorum.

Nuri Gündeş Komünistleri Doldurdu

NURİ GÜNDEŞ - Cumhurbaşkanına, o zamanın Başbakanı Demirel'e bir mektup yazıyorlar, diyorlar ki: "Nuri Gündeş, Baykal'la işbirliği yaparak komünistleri doldurdu." Baykal Beyi tanımam; yani, hiç tanımam. Ama "eğer, siz, bunu İstanbul'da tutarsanız, teşkilatı komünistleri doldurur. "Tam, hiç unutmam, Nihat Erim'in filan öldüğü zamana rastlıyor, Ağustosun 20'sinde bu mektup yazılmış, ben de Armutlu'dayım, Demirel, beni alelacele çağırdılar, hani, bayrak yarışında ıstaka teslim eder gibi, bölgeler beni arabayla getirdiler, Nevzat Ayaz'ın odasına gittim. Sayın Demirel dedi ki: "Nasıl yapacaksın?" Ona anlattım işte bu işin önüne nasıl geçilir, 15 tane madde saydım. "Bunları bana söyleme, bunlar Meclis aritmetiği falan" dedi; "ama, bunların çoğunu bana söyleyen olmuyor falan" dedi. Benim arkamı sıvazladı "göreve devam edin, zevkle, şerefle" dedi. Hiç manada veremedim, mutlaka beni görmek istiyor, bu lafı söylüyor.

Bir Yerden Bir Mektup Ele Geçirdik

Sonra, bir yerden bir mektup ele geçirdik, bunun altıncı sayfasında bu yazılı. Hiram Abas’ın, komünist olarak benim oraya gidip, milliyetçi Hiram Abas’ın İstanbul'a gitmesi diye. İstanbul'da da ordu komutanı filan o kadar seviyorlar ki beni terfi ettiğim halde, 79uncu maddeye göre orada kalmam için ısrar ediyorlar; çünkü, bütün operasyonlarda istihbarat veriyoruz, bütün örgütler çöküyor, gece gündüz çalışıyoruz. Onun üzerine, onların etkisiyle, terfi ettiğim halde yine İstanbul'da kaldım. Sonra, Hiram Abas, bu 12 Eylülden bir gün evvel istifa ediyor, istifasını veriyor, kime veriyor, bana getiriyor veriyor "ağabey, sana veririm ancak" diye. On tane madde yazmış, benim de iştirak ettiğim. şeyler var içerisinde, bazı düzelmesi lazım gelen şeyler var. Ben dedim ki, Hiram öyle olmaz, bu iki maddeyle olur, bir istifa dilekçesinde bu olmaz, geçerli değildir; ama, Ankara bunu muameleye koyuyor, bunlar, iki kişi istifa ediyorlar (Not: İkinci kişi Şenkal Atasagun), bunlar, tekrar, 12 Eylül olunca, 13 Eylül günü arabaya biniyorlar, gidiyorlar, Mustafa Arda Paşa diyor ki, sen, bize, bu bayrak harekâtına ait istifa emirleri geçerli değildir, buyurun gidin diyorlar. Şimdi, neden oldu bilmiyorum, bunlardan bize bir şey başladı, hiç alakası yokken, bu kadar, ağabey diye saygı gösteren bir insandan, İstanbul'a gelmesine mani oldum diye herhalde bir sakıntı başladı, başka hiçbir şey yok.

BAŞKAN - Bir de, Hiram Abas'tan söz açılmışken, Hiram Abas’ın oğlu Beyrut'ta mı?

NURİ GÜNDEŞ - Efendim, Hiram Abas’ın oğlunun Beyrut'ta olduğunu bilmiyorum. Yalnız, Hiram Abas’ın oğlu, Feyzi Gandur diye birisiyle iş yaptığı hakkında, deniz nakliyatı hakkında... Feyzi Gandur Beyrutlu, benim zamanımda orada hedef olarak vermişlerdi, hatta, bir ara dediler ki, bunun atları vardır, seyislerinden istifade edin, istihbarat yapın diye, ben de bu adamdan ne istifade edeceğiz, başka elemanlarım var hedefin içinde onlardan bilgi alabilirim dedim ve bu suretle onu da eleman olarak almadım. O, Yukarı Volta Devletinin fahri konsolosuydu.

BAŞKAN - Bir silah ticaretiyle de uğraşırmış ve ortaklıkları söz konusuymuş.

NURİ GÜNDEŞ - Şimdi, efendim, silah için, oradayken bir silah işine, tahmin ediyorum, Makine Kimya'yla ilişkili bir işe, o zaman bir duyumum var. Yani, Makine Kimya Enstitüsüyle silah alışverişi hakkında bir işe girişecekler, bunu da kati bilmiyorum; ama, bir duyumum var.

BAŞKAN - O yasal bir şey. Buyurun.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Efendim, yine, bu kitapta, 1984 yılında başlatılmış olan bir "babalar operasyonundan" bahsediliyor. Hemen hemen bilgilerin belki birbirlerinden iktibas etmişlerdir onu bilemem; fakat, teyidi de başka bir kitaptan, Cantürk hakkında yazılan bir kitap var, onu da başından sonuna kadar ayrıntılarıyla izledim, inceledim ve bilgiler üst üste düşüyor. Şimdi, evet, siz de o yıllarda İstanbul'da...

NURİ GÜNDEŞ - Ben yaptım o operasyonu.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bizi bilgilendirebilir misiniz? Çünkü, bunu sormamın amacı şu: Bugünkü ilişkilerde, bakınız, ilişkilere ışık tutacak bilgiler var, bakınız ne diyor: "Özellikle, Dündar Kılıç ilişkileriyle ilgili bilgileri getiren MİT muhbiri Tarık Ümit, bu operasyonda sivrilir. Kılıç, Ümit'i öldürmek ister; ama, o da kurtulur, ünlü MİT raporu yazılırken de, Tarık Ümit adı, Mehmet Eymür ve Hiram Abas'a yardım eden kişi olarak ortaya çıkar. Tarık Ümit bu ilişkiler sırasında, Hiram Abas’ın çok yakını olma konumuna gelmiştir; ancak, yıllar sonra, Tarık Ümit, bu ilişkilerin bedelini canıyla öder" gibi, bu kitapta, 84'te başlatılmış olan, ki, burada da ayrıntıları var, İstanbul'da sorgulanması var Cantürk'ün, Ankara'da sorgulanması var.

Telemen Olayını Sonuçlandırdık

NURİ GÜNDEŞ - İstanbul'da, sadece o değil, birkaç defa kaçakçılık operasyonu yaptım. Telemen Operasyonu oldu. Ordu komutanı sadece bana ve Kozakçıoğlu'na güvendiği için ikimize verdi bu görevi, emniyeti dışlayarak, siz yapın bu işi dedi; Telemen olayını sonuçlandırdık.


(Not: Telemen Olayı Türkiye kaçakçılık tarihinde önemli bir yer tutan olaylardandır. Olayların iyi tahlili için Telemen olayının bilinmesinde fayda vardır. Şimdi Nuri Gündeş'in ifadesine ara verip Telemen Olayını merhum Uğur Mumcu'nun ağzından dinleyelim)