Sonraki

23.01.1998   

Korkunç

Uğur Dündar, dün Arena programında Türkiye'nin günlerden beri merakla beklediği Susurluk raporundan çarpıcı bölümleri ekrana getirdi. Raporda korkunç gerçekler de günışığına çıktı.
Ağır suçlamalar
Kutlu Savaş, raporunda, Susurluk kazasını devletin içine girdiği başıboşluğu sembolleştiren bir olay olarak değerlendirdi ve şu suçlamalarda bulundu:
Hesap sorulmadı
Devlet sustuğu için meydan çetelere terk edilmiştir. MİT'e, polise rağmen, etrafına 15-20 kişi toplamış kabadayılara hesap sormak mümkün olmamıştır.
Kamyona çarptılar
Kurumlar kendilerini inkâr ederek bir kamyona çarpmışlardır. Devletin tüm kurumları yapılanlardan haberdardır. Başıboşluk Susurluk'la yayılmıştır.
Bankalar DGM'ye
Bankalar için organize suç niteliğinde polisiye yöntemlerle soruşturma açılmalı ve konu tek olayın değişik sayfaları olarak DGM'ye sevk edilmelidir.

Devlet suskun kalınca

Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susurluk Raporu, çetenin devletteki köklerine uzanamıyor belki ama, pek çok gerçeği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor. Savaş raporunda, acı gerçeği şöyle ifade ediyor: ‘‘Devlet sustuğu için, meydan çetelere terk edilmiştir. Her şeyden haberdar olan MİT'e, 150 bin kişilik asayişten sorumlu polise rağmen, etrafına 15-20 kişi toplamış kabadayılara hesap sormak mümkün olmamıştır.’’

Başbakan Mesut Yılmaz'ın talimatıyla Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk Raporu'nun önemli noktaları, Uğur Dündar' ın hazırlayıp sunduğu Arena programında dün akşam yayınlandı. Kanal D'deki programa, Başbakan Yılmaz da konuk oldu ve soruları cevapladı.

Kutlu Savaş, raporunda Susurluk kazasını devlet kurumlarının içine girdiği başıboşluğun sembolleştiren bir olay olarak değerlendirerek, devletin içine düştüğü duruma dönük şu ağır eleştirileri getiriyor:

TERÖRLE MÜCADELE KAMUFLAJI

Kamuoyu, siyasetçi -yeraltı dünyası- kamu kuruluşları ilişkisi ve kişisel menfaat etrafında yoğunlaşan ve büyük ölçüde para, menfaat ve güç sağlamaya dönük illegal faaliyetlerinde rahatsızdır.

Bu faaliyetlerin terörle mücadele ve ülke menfaatleri olarak gösterilmesi ve bu perdenin arkasına gizlenmesi ayrı bir rahatsızlık konusudur. Kamuoyunun paylaştığı bu çerçeve, gerçekte Susurluk olayının da genel çerçevesini oluşturmaktadır.

ASLINDA DEVLET BİLİYORDU

Devletin tüm kurumları, yapılanlardan haberdardır. Başıboşluk, Susurluk kazasının bardağı taşırmasıyla etrafa yayılmış, Devlet Sırrı olan konular gazete haberlerinin makalelerinin ana konusu haline gelmiştir. Herşeyin bu kadar kolay ortaya çıkması ve duyulması ise yapılan işlerdeki ciddiyetsizliğin en önemli göstergesidir.

ÖLÜM ÜÇGENİ

Mesela İzmit, Adapazarı, Bolu ekseninde işlenen cinayetlerin ortak noktalarından biri, polis-jandarma itirafçı örgüt mensuplarının faaliyetlerinin yörede yoğunlaşmış olmasıdır. Cinayetleri işleyenler burayı değiştirmek gereğini dahi duymamışlar yarattıkları ürküntü, güçlerinin delili olmuştur.

KAMYONA ÇARPAN KURUMLARDIR

Devlet sustuğu için meydan çetelere terk edilmiştir. Herşeyden haberdar olan MİT'e, 150 bin kişilik asayişten sorumlu polise rağmen, etrafına 15-20 kişi toplamış kabadayılara, yaptıklarının hesabını sormak mümkün olmamıştır. Kurumlar kendilerini inkar ederek, sonunda bir kamyona çarpmışlardır.

ÇETELER DEVLETE DİKLENİYOR

Bütün bu çete faaliyetlerini Susurluk olayı adıyla vasıflandırmaz ve topyekün ıslah projeleri ele alınmazsa, mahalli çetelerin ve kabadayıların devlete diklenecekleri zamanın çok uzakta olmadığını söylemek kehanet sayılmayacaktır.

KURUMLARIN LAUBALİLİĞİ

İşlerin karmaşık yapısı, devlet kurumlarının içine girdiği laubalilik, gevşeklik ve ciddiyetsizlikten kaynaklanmaktadır. Sağcı ve solcuların, sivilin, üniformalının, doğruyla eğirinin bu kadar ve bir noktada buluşmasının nedeni bu kargaşanını yarattığı verimli fakat kirli faaliyet alanlarını ortaya çıkarmasındadır. Bu noktada yetkililer olayları engellememiş, hatta teşvik etmiştir. Ülke içinde cereyan edenler, Susurluk kazasına kadar kamuoyundan gizlenebilmiş, bu arada yurtdışına açılmalar başlamıştır.