Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

UyuÅŸturucudan Susurluk'a 23 - AvÅŸar KederoÄŸlu

29/9/2000 - 11:00 - AtinÄ°lgili BaÄŸlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

Özel Timlerin ilk kurucularından, Özel Harekat Daire Başkanı Emniyet Müdürü İbrahim Şahin'i hep birlikte dinledik.

Evet, Şahin ve kazada ölen Hüseyin Kocadağ, esasında bu ülke için bir şeyler yapmış, kanlarını akıtmış insanlar. Pırıl pırıl, gurur duyulacak bir mazileri var.

Kirletilen Maziler

Bizce onlar "bu vatan için hakikaten bir şeyler yapanlardan" ama, sonra, devletin gücünü kendi güçleri gibi görme gafletine düştüler, para hırsına kapıldılar.

Keşke fazlaya tamah etmeyip de o güzel mazileriyle kalsalardı. Vatan için bir şeyler yapmış olmak, kimseye suç işleme hakkı vermiyor, vermemesi lazım.

Bu gün TBMM Susurluk Komisyonu'ndaki ilginç ifadelerde bir "takdim-tehir" yaptık. Sırada Jandarma Astsubay Ahmet Altıntaş vardı. Onu özellikle bir sonraki diziye bıraktık. Bugün "Tarık Ümit olayı"nın önemli bir ismi Avşar Kederoğlu'nun ifadelerine yer vereceğiz.

Avşar Kederoğlu'nun önemi, Tarık Ümit'in, yok olmadan önce en son konuştuğu cep telefonunun sahibi olmasından dolayı.

Avşar Kederoğlu ayrıca İbrahim Şahin ile Tarık Ümit'i Divan Pastahanesi'nden alan Özel Harekatçı polis memurları Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun da yakın arkadaşı.

Bakalım Kederoğlu neler anlatmış.


AvÅŸar KederoÄŸlu
14.1.1997

BAÅžKAN - HoÅŸ geldiniz.

Komisyonumuz, biliyorsunuz, Türkiye'deki yasadışı örgütlerin devletle bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması amacıyla kurulan bir komisyondur. Sizi, biz buraya şunun için çağırdık: Bu Tarık Ümit'in öldürülmesi olayında -biliyorsun herhalde, duydun- senin telefonun, araban filan kişilerde bulunmuş, görüşmeler yapılmış; bu konularla ilgili bilgi almak için seni çağırdık. Ne biliyorsun bu konuda?

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Önce kendini bir tanıtsın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, önce kendini bir tanıt.

AVŞAR KEDEROĞLU - 1964 Kozatlı doğumluyum.

BAŞKAN - Kozatlı'nın neresindensin?

AVŞAR KEDEROĞLU - Kozatlı'nın Karayanalak Köyünden.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Nevşehir Kozatlı mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Nevşehir. 1979 senesine kadar Kozatlı'da kaldım. Daha sonra, 80 ihtilalinden

sonra, 12 Eylül'den sonra İstanbul'a geldik. İstanbul'da halen. aile şirketimiz var, ticaretle meşgulüm.

BAÅžKAN - Tahsilin?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Lise mezunuyum.

BAŞKAN - Ne iş yapıyorsun İstanbul'da?

AVŞAR KEDEROĞLU - İstanbul'da efendim, gümrüklü saha işletiyoruz. Buna bağlı olarak kafeterya, restaurant, tır garajı.

BAŞKAN - Evet, şimdi, bu Tarık Ümit olayını duydun mu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Basından takip ediyorum tabiî.

BAÅžKAN - Bu olayda senin bilgin nedir?

Kadın Şöförlü Jitem'ci

AVŞAR KEDEROĞLU - Efendim, olayda bilgim falan derken, şimdi, ben pazar günü, aşağı yukarı gazete çıktıktan sonra, on beş yirmi gün sonra filan, pazar günü saat 1.00 falan gibi kalkmıştım. Kapı çaldı, açtım. Bir beyefendi, kendisi "ben, Jandarma istihbaratta görevliyim" dedi, kartını gösterdi. "Tarık Ümit olayında en son senin telefonunla görüşme yapılmış. Seninle merkeze kadar gideceğiz" dedi. Ben de "bir saniye, üzerimi giyineyim, beraber gidelim" dedim. Beraber indik aşağıya. Aşağıda Ford Escort araba ve bu Ford Escort arabanın içinde bayan var, arabayı bayan kullanıyor. Ben, gayri ihtiyarı sordum "siz de bayanlar da mı çalışıyor" diye "evet" dedi, beraber çalışıyoruz. Ben, yine de şey yaptım, bira z şüphelendim ama beraber arabaya bindik, alaya gittik; Maslak'taki alaya. Oraya vardık, Maslak'taki alaya vardık. Beni bir odaya bıraktılar. Benim elimi ve gözümü bağladılar. Gözlerimi bandajla kapattılar, ellerimi bağladılar.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Jandarma Alayına...

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, Jandarma Alayına.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Alındığınız yer neresi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Alındığım yer Ataköy.

NÄ°HAN Ä°LGÃœN (TekirdaÄŸ) - Ä°ÅŸyerinden mi?

Telefonumla Ziya KonuÅŸtu

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, pazar günü evimden aldılar. Daha sonra dediler "sen biraz bekle" ben bekledim. Bana dediler kendileri, böyle böyle, işte "Tarık Ümit olayında telefonun kullanılmış. Sen Tarık'ı tanıyor musun, sen telefon ettin mi?" Ben dedim "ben öyle birini tanımıyorum; ama" dedim "benim arkadaşlarım var" "kim arkadaşların" dedi "özel hareketten bir kaç tane tanıdığım var" dedim "İbrahim Şahinci tanırım" dedim. "Onun korumaları gelip gidiyor bazen" dedim. Dedim "hatta, pazar günü de" dedim "onlardan birisi geldi benim işyerime Ziya isimli arkadaş. Akşam üzerine kadar falan beraber oturduk, beraber yemek yedik. Dedi ki bana "memlekete gideceğim bana araba lazım. Arabanı alabilir miyim bayram için" ben dedim "tabiî alabilirsin" O arada telefon falan görüşmesi yaptı. Sonra arabamı aldı, gitti.

BAÅžKAN - Bir cep telefonu var?..

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet, cep telefonu.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sizin cep telefonunuz mu?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Benim cep telefonum.

BAŞKAN - Bir defa mı konuştu; yoksa...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, bir kaç yere telefon etti cep telefonuyla.

BAÅžKAN - Sadece senin iÅŸyerinde telefon etti?

AVŞAR KEDEROĞLU - İşyerinde evet. Zaten şimdi, işyerinde benim şöyle şimdi. İşyerinde, burası büro, burası restaurant, burası kafeterya; üçü yan yana, beraber. Biz, kafeteryada oturuyorduk, çay içiyorduk. Yanımda amcamın oğlu da vardı, onlarla beraberdik.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bu hangi gün oluyor; pazar günü diyorsun?

AVŞAR KEDEROĞLU - Gün olarak hatırlamıyorum. Hayır efendim, gün olarak hatırlamıyorum. Ben, pazar günü sadece bunları söylediğimi söylüyorum.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Evden aldıkları gün pazar günü.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hangi ayın pazarı olduğu belli değil?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bilmiyorum. Şimdi, hangi ayın olduğunu bilmiyorum.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hangi sene peki?

AVŞAR KEDEROĞLU - Herhalde, bu, bir buçuk iki sene önce falan, bilmiyorum ama ; yani şimdi tam olarak hatırlayamıyorum.

Araba Üç Gün Ziya'daydı

BAŞKAN - Arabayı öyle verdin.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Verdim evet. Dedi ki "ben, memlekete gidiyorum"

BAŞKAN - Kaç gün götürdü?

AVŞAR KEDEROĞLU - Üç gün arabamı götürdü. Üç gün sonra telefon etti, hatta gittim arabamı aldım.

BAŞKAN - Ama, telefonu kendisine vermedin. Sadece, senin yanında telefon etti öyle mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim yanında telefon etti.

BAŞKAN - Üç dört yere diyorsun.

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, üç dört yere telefon etti.

BAŞKAN - Nereye ettiğini konuşmasından anladın mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiçbir şeyi merak etmedim. Zaman zaman geliyorlardı, telefon lazım, araba lazım; ben veriyordum.

BAŞKAN - Onun dışında da veriyordun.

AVŞAR KEDEROĞLU - Tabiî, tabiî. Zaman zaman, istedikleri zaman...

BAŞKAN - Sık sık geliyorlar mıydı senin oraya?

AVŞAR KEDEROĞLU - Sık sık gelmeleri şöyle: Zaten, onları hafta sonları yolluyor İstanbul'a. Bazen, arada sırada uğruyorlardı. Hani, beraber yemeğe gidiyorduk, çay içiyorduk.

Ayhan Akça'yı da Tanırım

BAŞKAN - Kimler, kimler gelirdi? Tanıdığın isimler, mesela, bu Ayhan dedin, Ziya denen. Bunun dışında İbrahim Şahin?

AVŞAR KEDEROĞLU - İbrahim Şahin'i tanırım, Ayhan'ı tanırım.

BAÅžKAN - O da gelir miydi?

SEMA PÄ°ÅžKÄ°NSÃœT (Ä°zmir) - Ayhan, hangi Ayhan?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan Akça.

BAŞKAN - Şimdi, sadece, İbrahim Şahin gelir miydi onlarla beraber, yoksa tanıyor musun. Telefon falan mı ediyor, telefonla mı görüşüyordun?

AVŞAR KEDEROĞLU - İbrahim Bey telefon ediyordu, ara sıra da geliyordu. İbrahim Bey'i 1979'dan tanırım.

BAŞKAN - Nasıl tanırsın?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bizim Kozaklı'da başkomiserdi kendisi. Ağabeylerimin çok samimi arkadaşıdır, ailece görüşüyorlar. Ben de o vasıtayla tanıyorum.

BAŞKAN - Polisleri nasıl tanıdın?

Ä°brahim Åžahin Eski Dost

AVŞAR KEDEROĞLU - Polisleri, İbrahim Bey İstanbul'a geldi 1991'de. Ben, 1992, 1993 senesinde tanıdım polisleri. Yanında koruması olarak tanıdım ben onları.

BAŞKAN - Peki, başka böyle gelen giden oluyor muydu? Şimdi, İbrahim Bey geliyor gidiyor ve 70'li yıllardan bir ahbaplığınız var.

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, bir aile ahbaplığımız var.

BAŞKAN - Bu iki polis de onun korumalığını yaptığı için gelip gidiyordu diyorsunuz.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet, evet...

BAŞKAN - Şimdi, onların dışında başka arkadaşlar da getiriyorlar mıydı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bazı arkadaşları falan vardı;hatırlayamıyorum isim olarak. Geliyorlardı, yemek yiyorlardı.

BAŞKAN - Şöyle, ismi geçen meşhur şeyler var mıydı?

Bir DiÄŸer MeÅŸhur "OÄŸuz"

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, meşhur olarak tanıdığım birisi yalnız Oğuz'u tanıyordum; çünkü, üçü beraberlerdi.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Üçünden kastınız kim?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Ayhan, Ziya, OÄŸuz.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Çarkın mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır Akça. Ben, Çarkın'ı tanımıyorum. ama,yok da,

BAŞKAN - Peki böyle konuştuklarında; bugünkü olaylarla ilgili hiçbir sözlerine falan rastladın mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiçbir söze rastlamadım.

BAŞKAN - Abdullah Çatlı'yı tanıyor musun?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanımıyorum.

BAŞKAN - Veya Mehmet Özbay'ı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, kaldığımız yerden devam edelim. "Elinizi, gözünüzü bağladılar, orada bıraktılar" dediniz.

BAŞKAN - Evet, ne yaptınız; gittiniz karakola?

Jandarma Alayı'nda Sorgu

AVŞAR KEDEROĞLU - Gittik. Elimi bağladılar, gözümü bağladılar. Oturdum, üzerimdeki eşyaları çıkardım. Sonra, beni başka bir odaya götürdüler.

SEMA PÄ°ÅžKÄ°NSÃœT'(Ä°zmir) - Karakola deÄŸil, Maslak'ta alaya gittiniz deÄŸil mi, alayda oluyor?

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, Jandarma Alayına gittik efendim. Beni başka bir odaya götürdüler. Gözüm bağlı şekilde bana birkaç kişi sorular sordular.

BAÅžKAN - Ne sordular?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bu anlattığım şeyleri sordular. Aynı şeyleri. Tarık Ümit'i tanıyor musun? Ben de aynı şekilde anlattım. Böyle böyle dedim. Telefon görüşmesi dedi, o yüzden seni aldık dedi. Birkaç şahsa falan gösterdiler. Değişik değişik işte sorular sordular. Sonra, tekrar getirdiler beni başka bir odaya oturttular.

BAÅžKAN - BaÅŸka bu konuda?

AVŞAR KEDEROĞLU - Başka, bu konuda benim bildiğim hiçbir şey yok.

BAŞKAN - Bize anlatacağın başka şey var mı?

MAHMUT YILBAŞ (Van) - ifade sırasında zorlama yaptılar mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, ifade sırasında zorlama yapmadılar. Sadece, benim telefonum kendilerindeydi. Astsubayın kendisindeydi, Ahmet Bey'in kendisindeydi. Birkaç defa bana telefon geldi. Telefonda dedi ki, "kesinlikle nerede olduğunu söylemeyeceksin." Zaten, telefonu kendisi tutuyor, kendisi kulağıma tutuyor. Ayhan aradı beni. Dedi ki "Ayhan ile sen buluş randevu falan ver" dedi "mutlaka buluşun" dedi. Telefonu devamlı bu şekilde kulağıma tutuyor ve bana "sakın, kesinlikle söyleme JİTEM'de olduğunu" diyor. Ben de söylemedim. JİTEM'deyim falan demedim. Dedim "buluşmamız lazım görüşmemiz lazım" Dedi "tamam, ben İstanbul'a geldiğim zaman seni arıyorum" dedi. Sonra, akşamüzeri yine tekrar telefon etti. Dedim "neredesin" Dedi "Ataköy civarındayım." "Tamam" dedim. "Ataköy civarında sen bir parkta bekle. Biz oraya geliyoruz." Sonra...

Ayhan'a Park'ta Randevü

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Aynı gün mü oldu; yani, seni ilk aldıkları gün?

AVŞAR KEDEROĞLU - İlk alındığım gün gece.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - İlk alındığın gün parka gidiyorsunuz Ataköy'e.

AVŞAR KEDEROĞLU - Alındığım gün gece. Giderken de şeyden takviye ekip aldı, karakoldan. Jandarma karakolundan takviye ekip aldı. Önce, Ayhan Akça'nın evine gittik. Lojmanlarda, Halkalı'da, polis lojmanlarında. Orada bir 15 dakika falan bekledi.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Tane tane anlatır mısın bunu. ilk gece ne oldu?

BAŞKAN - Peki, evinin olduğunu ne biliyorsun; yani, gözlerin bağlı; onlar mı söyledi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Evine ben götürüyorum efendim. Evini ben tarif ediyorum. Oraya vardığım zaman benim gözümü bağlıyor. Bunları ben gösteriyorum. Orada bir 15 dakika bekledik. O zaman dedi "Ataköy'e gidelim. Parkta buluşalım."

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ayhan Akça geldi mi sizinle beraber?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Ayhan Akça ile buluşmaya gidiyoruz Ataköy'deki parka.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Evine niye götürdü sizi peki?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - "Evini bir kontrol edelim" dedi. "Belki evine gelir" dedi.

BAŞKAN - Evin içinde mi, dışında mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır evin dışında.

BAŞKAN - Dışında beklediniz.

AVŞAR KEDEROĞLU - Dışında 15 dakika falan bekledik. Benim yine ellerim ve gözüm bağlı. Bazen açıyor gözümü.

BAÅžKAN - DoÄŸru mu doÄŸru deÄŸil mi diye...

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet. Ben evini gösterdim. Dedim "evi burası." Sonra gittik Ataköy'e parka. Parka vardık. Aşağı yukarı 50 metre mesafe kalmıştı, arabayı durdurdu. İki jandarma arabasıydı. Onlar da kenarda bekliyorlardı. Ben dedim ki...

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Başka yanınızda, hepsi asker miydi, asker kıyafetli miydi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Askerdi, hepsi asker kıyafetliydi.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Peki, sorgularken de hepsi askerî kıyafetli miydi?

AVŞAR KEDEROĞLU - İki tane sivil vardı, geri kalan askerdi.

MAHMUT YILBAÅž (Van) - Kimdi o siviller?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ahmet Bey'in şoförüyle, kendisi. Diğerleri askerî kıyafetliydi.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Rütbeleri var mıydı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, rütbeleri yoktu. Askerdi, rütbeleri yoktu.

MAHMUT YILBAÅž (Van)- Yani er?

Karakol'da Tartışma

AVŞAR KEDEROĞLU - Erdi, hepsi erdi evet. Sonra, bunlar arabadan indi. Ahmet bey, onlara doğru yaklaştılar, bir şey falan konuştular. Sonra yürümeye başladılar hep beraber. Ayhan'ın yanında bir kişi daha vardı. İkisi beraber böyle yürümeye başladılar. Yürürken Ataköy Karakoluna yaklaşmıştık, polis karakoluna. Orada bir ekip arabasıyla, orada bir şeyler konuştular falan. Dediler, bizi karakola bırakın. Beraber bindiler ekip arabasına, karakola. Biz de karakola geldik. Bilmiyorum karakolda biraz konuştular, telefon ettiler birkaç yere herhalde ..

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Onlar konuşurken sen yanlarında değil miydin?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır yanlarında değildim; fakat, biraz tartışmalı, sert geçiyordu konuşmalar.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Peki, astsubay, Ahmet Akça'yı nasıl tanıyordu, sen yokken nasıl tanıdı?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Kim?

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Pardon Ayhan Akça.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ayhan Akça diye ben gösteriyorum tabiî.

BAŞKAN - Budur dedin; o da onun yanına gitti.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Başka kim vardı Ayhan Akça'nın yanında?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bir kişi daha vardı; ama, ben tanımıyorum. Yanında bir arkadaş daha vardı Ayhan Akça'nın yanında.

BAÅžKAN - Peki, ne oldu ondan sonra?

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Bir kişi mi vardı, iki kişi mi vardı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan Akça'nın yanında bir kişi daha vardı. Sonra, dediler ki "seninle biz gidiyoruz Maslak'a. Tekrar gidiyoruz. Ben senin ifadeni alacağım." Beraber, arabada gittik Maslak'a. Giderken de, birkaç yere benim telefonumla telefon etti, görüşme yaptı. Daha sonra Maslak'a gittik.

MAHMUT YILBAŞ (Van)- Ne, konu ne diye konuşuyor? Hiç aklında kalan bir şey yok mu?

Keşke Başka Yerde Alsaydım

AVŞAR KEDEROĞLU - Vallahi, bilemeyeceğim kiminle konuştuğunu. Birkaç yere telefon etti, olay hakkında bilgi verdi hatta dedi ki "ben, yanlış yaptım bu işi" dedi. "Keşke" dedi "başka yerde alsaydım" falan. Onları duydum.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ahmet mi böyle dedi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Peki, bu Ataköy Karakolundan içeriye girdiler.

AVŞAR KEDEROĞLU - İçeriye girdiler.

NÄ°HAN Ä°LGÃœN (TekirdaÄŸ) - Siz neredeydiniz o anda?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ben arabadaydım efendim. Şoförü de vardı.

NÄ°HAN Ä°LGÃœN (TekirdaÄŸ) - Ä°brahim Åžahin karakola geldi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Ayhan Akça sizi gördü mü?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan Akça beni gördü. Arabanın içinde gördü.

SEMA PÄ°ÅžKÄ°NSÃœT (Ä°zmir) - Arabada otururken?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tabiî, arabada otururken gördü. Zaten, benim ellerim bağlı.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Eli bağlı halinizi gördü mü?

AVŞAR KEDEROĞLU - Gördü.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Yanına mı geldi arabanın?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, yanıma gelmedi, uzaktan baktı bana. Yanıma gelmedi.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Ama, elinizin bağlı olduğunu nasıl gördü arabanın içinde?

AVŞAR KEDEROĞLU - Gayri ihtiyari böyle gördü. Elim bu şekilde bağlı. Kapı, buradan karakola gidiyor, araba burada; gayri ihtiyari görüyor.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Gözünüz açıktı.

AVŞAR KEDEROĞLU - Gözüm açıktı efendim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Tekrar Maslak'a döndünüz. Evet...

AVŞAR KEDEROĞLU - Maslak'a döndük. Maslak'ta dedi ki "karnın aç mı" o saate kadar yemek yememiştik. Yemek getirdi, beraber yemek yedik.

BAÅžKAN - Ahmet astsubayla deÄŸil mi?

Avukat Ä°stiyor musun?

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet... Evet... Beraber yemek yedik. Sonra şey yaptı: Bana bir oda gösterdiler. Dedi "sen, burada sabaha kadar ikamet et. Sabah ifadeni alırız senin" Sonra, sabah kalktık, beraber kahvaltı yaptık. Dedi ki "ifadeni alacağım ben senin. Avukat istiyor musun?" Ben "istemiyorum hayır." dedim. İfademi aldı.

BAÅžKAN - Kim diyor onu?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Ahmet astsubay.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - O akşam siz yatarken kimseyle görüşmediniz mi, haber vermediniz mi akrabalarınıza?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bana kesinlikle telefon ettirmiyorlar. Ben, Ahmet astsubaya hatta evden çıkarken dedim ki, siz beni götürüyorsunuz. Ben dedim, en azından bir ağabeyime haber vereyim; ettirmediler bana telefon ve götürürken de beni arabayı bayan kullanıyor, Ford Escort arabayı.

NÄ°HAN Ä°LGÃœN (TekirdaÄŸ) - O bayan kimdi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanımıyorum. Hatta, sordum, sizde dedim şey de mi var?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Jandarma kadın.

AVŞAR KEDEROĞLU - Jandarma kadın da mı var dedim, hiçbir şey demedi bana.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Hiç ismen hitap etmedi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiç ismen hitap etmedi.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Nasıl bir hanımdı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Orta boylu, kızıl saçlı, saçları buralarda; yani, bir buçuk iki sene oldu o kadar hatırlayamıyorum.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Araba özel tabiî değil mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Özel, Ford Escort.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Tarık Ümit'in kızını tanıyor musunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanımıyorum.

HAYRETTİN DİLEKCAN {Karabük) - O olabilir mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hiç tanımıyorum, hiç görmedim de. Resmini dahi görmedim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Uzun boylu...

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Tabii, onun için sordum ben tipini; acaba...

SEMA PÄ°ÅžKÄ°NSÃœT (Ä°zmir) - KonuÅŸtu mu sizinle?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hiç sormadı, aynadan yalnız bana baktı. Hiç soru falan sormadı. Bu arada Ahmet Bey konuştu benimle giderken.

BAŞKAN - Peki, ifadeni aldıktan sonra?..

Gazi Olayları Başlamıştı

AVŞAR KEDEROĞLU - İfademi aldı, imzaladı, dedi ki "ben seni bırakacağım." Tam o gün de, Gazi olayları başlamıştı "ben oraya gidiyorum" dedi, geleceğim, tekrar bir şeyler soracağım falan dedi. Dedi "saat 12.00'de geleceğim" hatta, saat 2.00, 2.30 oldu gelmedi. Sonra bilmiyorum, bir tane galiba ya üsteğmen ya yüzbaşı geldi, dedi ki" Avşar Kederoğlu sen misin" "benim efendim" dedim. "Seni gönderiyorum" dedi. Bana, hemen orada şey yaptı. Dedim ki "benim silahım falan Ahmet Bey'de ruhsatlı silahım" dedim. "Onları daha sonra alırsın, seni gönderiyorum" dedi. Beni oradan bıraktılar, ben bir taksiye bindim, gittim eve.

BAŞKAN - Peki silahını sonra nasıl aldın?

AVŞAR KEDEROĞLU - Silahımı dört beş gün sonra Ahmet Bey'den aldım. Halkalı Jandarma Karakoluna gittim, orada buluştuk. Telefon rehberim vardı. Telefon rehberimin komple fotokopilerini çektiler.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ya, o arada silahını bir şeyde kullansalardı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Silah ama, efendim şey var, tutanak var. Tutanak yaptılar.

BAŞKAN - Peki, sen o silahı almaya gittiğinde konuştun mu; beni niye çağırdınız siz diye?

AVŞAR KEDEROĞLU - Zaten konuştum silahı almaya gittiğimde.

BAÅžKAN - Ne dedi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Dedi "senin telefonun kullanıldığı için, onun için çağırdık biz seni."

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Peki, bu dört gün sonra; yani, silahını almaya gidinceye kadar, emniyet müdürlüğüyle veya başka güvenlik güçleriyle görüştün mü, olayı anlattınız mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiç kimseye bir şey anlatmadım.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Neden; yani, böyle tedirgin hissetmedin mi? Yani, sana yapılan muamelenin uygun bir muamele mi olduğunu zannediyorsun?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ben, şimdi uygun bir muamele olarak zannediyorum. Yani, bana hiç bir zorlama falan olmadı.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani, biri gelip seni evinden alıyor, gözünü bağlıyor, götürüyor.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, kimliğini gösterdi. Evden çıkana kadar, Maslak'a gelene kadar şey yapmadılar.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Yani böyle hakkı var mıdır bir jandarmanın bir insanın evinden alıp, götürmeye?

Vallahi, O Derece Kanunları Bilmiyorum

AVŞAR KEDEROĞLU - Vallahi, o derece kanunları bilmiyorum efendim. O derece bilmediğim için kanunları.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben bir şey söyleyeyim size. Gelin, bunu teklif ediyorum şu Komisyona işte, komutanına telefon edeceksin, Ahmet tekrar gelecek, yüzleştirecek bunları.

AVŞAR KEDEROĞLU - Beni yüzleştirin efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Çünkü, konuş, sen, bize bunları anlatmadın; bize de "ifade almadım, böyle bir yetkim yok, şu yok bu yok falan" dedin.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim, ifademi aldı, imzaladı.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bunu yap; bak, bir daha burada, kimse bir şey yapıyor mu. Bir defa yapmak gerekiyor bu işi.

BAŞKAN - Yaparız tabiî.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Tamam gel buraya, arkadaşı da çağıralım. Gelin bakalım buraya. Ne bu ya? Belgeler burada, başka türlü çözemeyiz...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel)- Bunu, isterseniz başka zaman tartışalım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır tartışalım; ama, daha sonra tartışalım.

BAŞKAN - Neyse, yüzleştiririz Ahmet astsubayla.

YASAR TOPÇU (Sinop) - İş işten geçtikten sonra değil, sıcağı sıcağına yapacaksın.

Benim Ä°fadem Var

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim ifadem var. Ben altını imzaladım. Bana sordu "avukat istiyor musun" dedi, ben "istemiyorum" dedi.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Var mı bir kopyası?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, bana vermedi bir kopyasını.

BAŞKAN - Dosyasını istedik. Evet, başka bu konularla ilgili bildiğin şeyler, duyumun?

AVŞAR KEDEROĞLU - Duyumum falan yok bir şey yok. Bunları, basından takip ediyoruz.

BAŞKAN - Arkadaşlardan sorusu olan var mı?

DUFMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Evet, Avşar Bey, siz diyorsunuz ki "İbrahim Şahin ile ağabeyim arkadaştı, çok yakında, aile dostumuzdu; onun için, bizim işyerimize gelirdi" Ama, sadece onun gelmesiyle kalmıyor. Polis arkadaşları da, yani, koruması, şoförü de; onlar da mı sizin çok yakın dostlarınız?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, çok yakın dostlarım değil. Geliyorlardı...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, arabanızı, telefonunuzu, her şeyinizi...

AVŞAR KEDEROĞLU - Şimdi, efendim, gayri ihtiyari, İbrahim Bey'in şoförü olduğu için, araba lazım olduğu için veriyorum. İbrahim Bey'e de lazım oluyor benim arabam. Bazen telefon ediyor, diyor ki "arabam yok" ben veriyorum. Biz, aile şirketiyiz. Bizde araba falan çok. Amca oğulları filan hep beraber işletiyoruz.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne yapıyorsunuz siz orada? Tır garajı mı...

AVŞAR KEDEROĞLU - Tır garajı işletiyoruz. Gümrüklü saha, ayrıyeten restaurant var, çay ocağı var, fotokopi, faks, telefon hizmetleri veriyoruz. Bunun dışında, Avcılar'da çay bahçemiz var.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Daha çok size gelen tırlar nereye gidip, geliyorlar; Avrupa'ya mı giderler?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Avrupa, Asya, her tarafa giderler.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Nedir tır garajının adı?

Halkalı Tır Parkı

AVŞAR KEDEROĞLU - Halkalı Tır Parkı.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şimdi, ben bir soru sormak istiyorum. Sizin kaç tane cep telefonunuz var; kullandığınız?

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim bir tane cep telefonum var kullandığım.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şirketin?

AVŞAR KEDEROĞLU - Şirketin yok. Ağabeylerimin kendi hatlarında var cep telefonları.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Toplam, yani, sizin şirket bünyesindeki telefon, ailenizde yani?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Ailemizde 3 tane telefon var.

BAŞKAN - Hep beraber mi kalıyorsunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hayır.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şimdi, zaman zaman, bu telefonu emaneten alıyorlardı.

AVŞAR KEDEROĞLU - Tabiî alabilir.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, onlar bu telefonu kullandıklarına göre, kendilerini de arayan numaralar olmuştur başka yerden.

AVŞAR KEDEROĞLU - Tabî, tabiî efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Bu şekilde, Ayhan Akça veya Ziya diye, hiç telefonu açtığınız zaman, ben Ziya'yı aramıştım; yanlış numarayı aramışım gibi böyle kapatma oldu mu? Yani, Ayhan'ı arıyorum veya Ziya'yı arıyorum diye, sizi arayanlar oldu mu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Sizin telefonunuzu onlar kullandı ama...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiç öyle arayan olmadı efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bu sizin telefonunuz Ayhan'dayken mi arandı? En son Tarık Ümit bu telefonla görüşmüş.

AVŞAR KEDEROĞLU - Efendim, o gün, Ziya isimli arkadaş kullandı benim telefonumu. Ziya Bandırmalıoğlu.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ama yazıhanede...

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan yoktu ki, Ziya vardı o gün benim yanımda. Ayhan yoktu ki efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Tarık Ümit'in telefonu, Tarık Ümit mi aradı, o mu aradı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tarık Ümit benim telefonumu nereden bilip, arayacak efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ama, sizin telefon numaranızı Tarık Ümit aramış.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Doğru söylüyor. Ben, aynı soruyu soracaktım.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Tarık Ümit, bu telefon numarasıyla 21 45 miydi son numaranız?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bilmiyorum. Vallahi, ben de hatırlamıyorum numarayı şimdi.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Kaç telefonunuz şimdi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Åžu anki telefonum mu?

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Savcı bey bu konuda haklı; yani, böyle geçici olarak alınan bir telefon bir başkasına; aynı soruyu soruyorsunuz değil mi?

Ahmet "Son Konuşma Avşar'ın" dedi

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Şimdi, diyor ki Ahmet "o gün 19-20 tane konuşma yapılmış. Son konuşma Avşar'a ait." Zaten Avşar'ı oradan buluyor.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Tarık Ümit sizin telefonunuzu aramış; yani, bu PTT kayıtlarıyla...

YAŞAR TOPÇU (Sinop)- Siz, oradan bulunuyorsunuz yani.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İzin verir misiniz, benim hatırladığım kadarıyla Tarık Ümit'in telefonuna en son 19.21'de en son Avşar'ın telefonundan telefon edilmiş.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, Avşar aranmış o telefondan.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Öyle değil. Şimdi, Sayın Bakan, teknik olarak da, bir telefonun aranan numaraları kaydetmesi için özel cihazın olması lazım.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Hayır, hayır öyle değil.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - O açıdan, Tarık Ümit, kardeşimizin telefonuyla irtibat kuruyor ve arıyor.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - O, o zaman makul, dışarıdan arandıysa; ama, içeriden...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben soracaktım bu nasıl iş diye.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Yalnız o dün kapalı geçti Sayın Bakanım. Ben de dikkat ettim; ama, müdahale etmedim. 19 tane telefon edilmiş.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Arayan olarak zaten geçer.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Evet, 19, 20 tane telefon.

DURMUS FİKRİ SAĞLAR (İçel) - 19:21 saatinde en son Avşar ile görüşmüş.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Evet.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Hangisinin aradığı belli değil.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Belli değil. Tarık Ümit'e en son 21 75 nolu telefondan telefon edilmiş -baş tarafını bilmiyorum- "Onun üzerine, 21 75 nolu telefonu aradım ve Avşar Kederoğlu'nda bulunuyor." Tarık Ümit'e edilmiş telefon. Tarık Ümit etmemiş.

MAHMUT YILBAÅž (Van) - Ama, 19 tane telefon edilmiÅŸ.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İşte, o gün, 19-20 tane telefon edilmiş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bir tanesi Avşar'ın telefonundan...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bunlardan en sonu 19:21 Avşar'ın telefonundan edilmiş.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - O makulü; yalnız, Ahmet'in söylediğinden ben de öyle anladım.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yok, benim aldığım not o.

BAŞKAN - Evet, arkadaşların sorusu var mı?

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Bu Ataköy'deki ev, sizin ikametgâh eviniz mi, yani, ailenizle kaldığınız?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hayır efendim. Ben, Avcılar'da kalıyorum. Ataköy'de arkadaşımın evi var; ara sıra gidiyorum. İkametgâh evim değil.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Kaçıncı kısımda?

AVŞAR KEDEROĞLU - 7-8 inci kısımda efendim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Bu Ayhan'ın daha önce Ahmet astsubaya evini gösterdin.

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan Akça'nın evini gösterdim evet. Beraber gittik Ahmet astsubayla.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Oradaki ev, lojman mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Polis lojmanları efendim.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Halkalı'da?

AVŞAR KEDEROĞLU - Halkalı'da evet ve hatta Ahmet Bey dedi ki, arabada gelirken "ben, çok yanlış yaptım. Aslında polis bölgesine gitmeyecektim. Halkalı lojmanlardan alacaktım ben bunu" dedi.

BAÅžKAN - Size mi dedi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hayır, kendi kendine yorum yaptı arabada ve telefonla konuşuyor.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - 21 75 evet.

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim telefonumla üç dört yere telefon etti arabadan.

BaÅŸka SoruÅŸturan Yok

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Avşar Bey, bu olaydan sonra, bu konuyla alakalı olarak, herhangi bir şekilde sizinle temas kuruldu mu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Herhangi bir şekilde, telefonla olsun, resmi kurumlar olsun, şahıslar olsun.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim. Benimle kimse temas kurmadı. Yalnız, birkaç defa Ahmet Bey işyerime gelip gitmiş.

MAHMUT YILBAÅž (Van) - Kim Ahmet?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ahmet astsubay. Evet, birkaç defa gelip gitmiş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Telefonla olabilir, yüz yüze değil.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hayır, birkaç defa gelip gitmiş benim işyerime. Ben de zaten bir hafta filan yoktum. Ondan sonra da hiç ne arayan oldu ne soran oldu.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Daha önceden görmediniz değil mi kendisini, hiç tanımıyorsunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hiç tanıyorum efendim, hiç görmedim.

SEMA PİŞKİNSÜT (İzmir) - Ne not bırakmış işyerinize?

AVŞAR KEDEROĞLU - Beni sormuş, hiçbir şey dememiş. Gelmiş, beni sormuş, çay içmiş, gitmiş.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bir soru daha sorayım. Aslında verdiniz ama, daha üzerinde durarak, bu ifadenize müracaat edinmek için evinize gelindiğinde konu anlatıldı mı? Yani, Ahmet astsubay size konuyu anlattı mı?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Ahmet astsubay geldi.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Bana, şimdi sakin olarak, ne söyledi aynen; çok önemli çünkü.

Bu Telefon Senin mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Dedi ki "Avşar Kederoğlu sen misin" Ben de, üzerimde çok affedersiniz peştemalle, banyodan çıktım havluyla duruyorum. Dedi "siz misiniz" "evet, benim" dedim. Masanın üzerinde telefon duruyordu. Telefonu aldı, baktı. "Bu telefon senin mi" dedi "benim" dedim. "Telefon numarası kaç" dedi; ben de numarayı söyledim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - İçeriye girdi yani evine?

AVŞAR KEDEROĞLU - İçeri girdi. Bu arada sağa sola bakıyordu. "Kimse var mı" dedi "hayır, yalnızım" dedim. Dedim bana iki dakika müsaade edin, ben üzerimi giyineyim; tamam dedi.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sadece, telefon size mi ait diye sordu; başka bir şey söylemedi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Dedi ki "bu telefondan en son Tarık Ümit ile görüşülmüş" onu söyledi. "Sizinle Maslak Jandarma Alaya gideceğiz" dedi. Ben de dedim "kimliğinize bakayım"

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sivil miydi, resmî miydi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Sivildi efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Tabiî, onu oraya kadar götürdünüz. Olayın detayı, ifade alınması sırasında sana söylendi mi; yani, kimi tanıyorsun, kimi ediyorsun, telefonu kime verdin, arabayı falan söyledi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, evet bunları sordu. Arabayı falan hepsini söyledim efendim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Evet ve ondan sonra da, polis memuru Ayhan Akça'nın alınması için...

AVŞAR KEDEROĞLU - Bana dışarıdan dört beş defa telefon geldi. Telefon geldiği zaman, bana diyor ki "kesinlikle şeyde olduğunu söylemeyeceksin"

BAÅžKAN - Karakolda.

AVŞAR KEDEROĞLU - Karakolda olduğunu söylemeyeceksin.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - O gün, siz, polis memuru Ayhan'dan veya herhangi birisinden telefon bekliyor muydunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, kimseden beklemiyordum telefon.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama, sürekli geliyor size telefonlar...

AVŞAR KEDEROĞLU - Sürekli dışarıdan telefon geliyor; başka arkadaşlarını da arıyor. Ne yapıyorsun? İyiyim geziyorum diyorum arkadaşlarıma. Ancak o şekilde konuşuyorum.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Bu arada, Ayhan aradı seni.

AVŞAR KEDEROĞLU - Bu arada o da aradı.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Pazar olduğu için mi acaba?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Valla bilemeyeceÄŸim.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Ve de bunun üzerine sana Ayhan Akça'nın adresini sordular, sen de gittin gösterdin.

AVŞAR KEDEROĞLU - Gösterdim ben.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Babanızla beraber mi kalıyorsunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim babam 20 sene önce vefat etti.

DURMUŞ FİKRİ SP,ĞLAR (İçel) - Yani, kiminle beraber kalıyorsunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Abimlerle beraber kalıyorum.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki akşam eve gitmediğiniz zaman abiniz merak etmediler mi yani, böyle bir âdetiniz var mı, gitmeme filan gibi.

AVŞAR KEDEROĞLU - Var tabiî. Ara sıra gitmediğim zaman bir şey demiyorlar.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hadiseler oldu, siz alaya kadar gittiniz, Ayhan ve Ziya'yla ilgili sorular soruldu ve karakola gittiniz, karakolda da yüksek sesle bağırdılar çağırdılar dediniz, kendi aralarında dediniz; peki daha sonra bu arkadaşlarınıza arabanızı verecek kadar, telefonlarınızı kullandırabilecek kadar içli dışlısınız, çok eskiye dayanan ve çok samimiyetiniz var. Arkadaş, neyin nesidir bu? Ne yaptınız? Sonuç olarak bir mütalaanız oldu mu arkadaşınızla daha sonra Ayhan'la veya Ziya'yla.

Sadece İbrahim Bey'e Anlattım

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır onlarla hiçbir mütalaam olmadı.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hiç sormadınız.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, hiç sormadım. Sadece olayı İbrahim Beye söyledim. Böyle böyle bir şey oldu dedim, Allah Allah dedi. Çünkü, ben onu tanıyorum, Ayhan'la, Ziya'yla benim o kadar samimiyetim yok, sadece İbrahim Beyin korumaları olduğu için tanıyorum.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ziya'yla...

AVSAR KEDEROĞLU - İkisini de İbrahim Beyin korumaları olduğu için tanıyorum.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Telefonunuzu ve arabanızı...

AVŞAR KEDEROĞLU - Telefon lazım olduğu zaman veriyorum.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - İbrahim Beyin hatırına mı veriyorsunuz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tabiî, onun hatırına veriyorum.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Hiçbir şekilde mütalaa etmediniz bir araya gelip de.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır... Hayır... Hiç, kesinlikle, öyle bir şey olmadı.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Pazar günleri, geldikleri zaman...

AVŞAR KEDEROĞLU - Geliyorlar, bizim çay bahçemiz, arkadaşlarımız var, hep beraber oturuyoruz, yemek yiyoruz.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, bir şey sorabilir miyim? Ataköy Karakoluna beraber gittiğiniz zaman, siz arabanın içerisinde kaldınız, Ahmet Başçavuşla beraber Ayhan yanındaki karakola girdi; karakola girip çıkanları tanıyacak kadar yakın bir mesafede miydiniz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Yakın mesafedeydik efendim. Ataköy Karakolunda böyle bir bahçe var. Arabayı getirdiler, tam kapının önüne koydular. Hatta, bir ara ben indim, su içmek istedim, götürdüler, bana su içirdiler, tekrar geldim arabaya bindim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - İşte, o zaman elinin kelepçeli olduğunu gördüler ..

Zincirle Bağlıydım

AVŞAR KEDEROĞLU - O zaman veya daha önce, belli oluyordu elimin kelepçeli olduğu, hem zincirle bağlıydı kelepçe değildi.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Peki, başka, dışarıdan, sizin haricinizde resmî plakalı arabayla karakola gidip bu muhabbete giren, bu münakaşaya katılan oldu mu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Sadece, hatırladığım kadarıyla, dediler ki, karakol amirini çağırın falan diye o şekilde bir şey hatırlıyorum ben, bir konuşma geçti.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - İstanbul Emniyet Müdür Muavini, İbrahim Şahin falan geldi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Dışarıdan hiç kimse gelmedi.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Gelseler mutlaka görür müydün?

AVŞAR KEDEROĞLU - Mutlaka görürüm gelseler; giren çıkanı mutlaka görürüm.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Bu olaylarla ilgili olarak İbrahim Şahin'le görüştünüz mü? Ne oldu? Ne zaman görüştünüz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bu olaydan aşağı yukarı, ben bırakıldım, biraz sonra falan. İstanbul'a geldiği zaman anlattım. Beni aldılar dedim...

MAHMUT YILBAŞ (Varı) - Hemen olaydan sonra yani...

AVŞAR KEDEROĞLU - Biraz sonra anlattım; böyle böyle bir şey geçti benim başımdan dedim. İstanbul'a geldiği zaman, o da dedi, bir yorum yapmadı, bir şey söylemedi.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Hiçbir şey söylemedi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır hiçbir şey söylemedi.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Karakolu aramış mı oradan?

AVŞAR KEDEROĞLU - Vallahi bilmiyorum, karakolu arayıp aramadığını bilmiyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Şöyle bir şey söylemedi mi, sen bu işin üzerinde durma, olur böyle şeyler gibi şeyler gibi şeyler mi söyledi acaba.

"Allah Allah" Dedi

AVŞAR KEDEROĞLU - Öyle bir şey söylemedi "Allah Allah" dedi, yani, senin telefonunu kim kullanmış falan...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Avşar Bey, aradan 1,5-2 yıl geçti diyorsunuz, bu zaman içerisinde siz tekrar Ziya'yla veya Ayhan'la görüşmeleriniz devam etti mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ara sıra görüşüyoruz efendim, etti.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, niçin kendi aranızda, ya niye beni aldılar götürdüler, sizi de o gün karakola böyle götürdüler diye sorup, herhangi bir yorumda bulundunuz mu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Yo, sormadım. Olayı onlar da biliyor. Benim alındığımı onlar da biliyor. Ben, bir şey sormadım, araştırmadım.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Durup dururken insan... Gurur meselesi yapar insan., benim telefondan, Tarık Ümit kim, bununla ilgili sonra...

AVŞAR KEDEROĞLU - Tarık Ümit kim diye onlara birkaç defa sordum, o şekil sordum. Onu biz tanıyoruz, bizim arkadaşımız dedi.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Niye tanıyorsunuz da, beni ve sizlerin hakkında soruşturma açıyorlar diye sormadın mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim hakkımda bir soruşturma yok. Sadece beni aldılar; sadece beni aldılar; onlar hakkında da soruşturma yok, böyle bir şey yok.

Kurye Dilek'ten Sonra Düşünmedin mi?

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, geçen, bu 1,5 sene içerisinde, bu olayı çok fazla... Ondan sonra peki Ayhan Akça'nın, en son kurye Dilek olayı ve benzeri olaylardan sonra, adı çıktıktan sonra, ya bu Ayhan Akça kimdir diye kendi kendine düşünmedin mi? Yani abilerin sormadılar mı, bu adam bize gelip gidiyor...

AVŞAR KEDEROĞLU - Zaten, abilerim, ondan sonra bana nasihat ettiler, dediler ki "sen fazla sık görüşüyorsun galiba, görüşmeyi azalt; bunlar bizim aile dostumuz, şeyimiz; sen çok fazla samimi oluyorsun, fazla samimi olma, biraz daha az konuş" dediler, bana bu şekilde abilerim telkinde

bulundular. Onlar bizim aile dostumuz. Tamam, herhangi bir ihtiyaçları olduğu zaman yine karşılarız; ama, görüşmelerini azalt dediler.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sizin, bu TIR garajında herhangi bir vukuat oldu mu? Uyuşturucu yakalanma...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim, hayır... Kesinlikle...

DURMUS FİKRİ SAĞLAR (İçel) - TIR'larda, herhangi bir şekilde, yakalanmış bir TIR falan...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır... Kesinlikle...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, böyle bir operasyon düzenlenmeden önce, size, işte, bugün operasyon düzenleyeceğiz filan gibi bilgiler veriyorlar mıydı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, kesinlikle bilgi verilmez efendim. Efendim, biz, aşağı yukarı, ben, o TIR garajını 9 yıldır çalıştırıyorum, onun dışında bizim iki tane çay bahçemiz var.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Nerede?

AVŞAR KEDEROĞLU - Bir tanesi Avcılar'da; 6 000 metrekare, Kafe Defne ve ayrıca Halkalı'da yerimiz var, çay bahçemiz var. Biz, hiçbir yerimizde alkollü hiçbir şey satmıyoruz. Biz, bu tip şeylere karşıyız. Benim ailem çok mutaassıptır, abilerimin ikisi de Hacca gidip gelmiştir. Bizde bu tür olaylar kesinlikle yoktur.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, sizin bu çay bahçelerinize dışarıdan sarkıntılık eden, para isteyen, rüşvet isteyen falan var mıdır?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Öyle birisi yoktur.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Oralarda, genellikle, çay bahçelerinden...

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Bizim ailemizin kim olduÄŸunu biliyorlar efendim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ondan dolayı... Polislerle de olan ilişkilerinizi de biliyorlar mı?

Ağabeyim İstanbul Ülkü Ocakları Başkanıydı

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır ondan değil, benim abim İstanbul Ülkü Ocakları Başkanlığı yapmış daha önceleri.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Abinizin adı ne efendim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Abdullah Kederoğlu

MEHMET BEDRÄ° Ä°NC,ETAHTACI (Gaziantep) - Åžu anda hangi...

AVŞAR KEDEROĞLU - DYP İstanbul Yönetim Kurulu üyesi

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Şu anda...

AVÅžAR KEDEROÄžU - Evet.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ne zamandan beri DYP'de

AVŞAR KEDEROĞLU - Aşağı yukarı, bu dönem girdi; bir sene falan.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çay bahçeleri mülkiyeti size mi, belediyeye mi...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır, kiralık, belediyeden kiralık.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Konuşmalarınızda dikkatimi çektiği için söylüyorum; bir diyorsunuz biz İbrahim Şahin'i tanırız, bu İbrahim Şahin'in mahiyetindeki polis memurlarını biz tanımayız, önce tanıdığımız İbrahim Şahin'dir. Onları da onun vasıtasıyla tanıdık efendim.

AVŞAR KEDEROĞLU - Onun vasıtasıyla tanıdık efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Telefonunuz ne sebeple kullanılıyordu diye arkadaşımızın birisi bir soru sordu, dediniz ki, İbrahim Şahin'in şoförü işte, arabayı da zaten o sebeple alıp gidiyor, telefonu da o sebeple kullanıyor dediniz. Diğer taraftan da evlerini yurtlarını bilecek kadar, yaşantılarını bilecek kadar da samimisiniz.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Åžimdi efendim, ben evini biliyorum, bayramlarda, ÅŸeylerde evine gidiyoruz.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İyi de 1 dakika bir şey soracağım. Sizin bu arkadaşlarla, bende bıraktığınız, izlenim -isterseniz bana biraz kızın, ben biraz bugünlerde aksiyim, size de aksilenin- sizi tanıştırmış yahut o vesileyle tanışmışsınız, bunlar zaten Ankara'da görevli polis değil mi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İstanbul'da ne geziyorlar?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evleri Ä°stanbul'da.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İşte onu söylüyorum; siz de onlarla samimi olmuşsunuz.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Tamam. Yani, sizin telefonunuzu İbrahim Şahin'in hatırına değil, samimi olduğunuz için...

AVŞAR KEDEROĞLU - Ben, bunları inkâr etmiyorum efendim, bunları söylüyorum. Hayır...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Arkadaş sordu, dediniz ki, İbrahim Şahin'in hatırına ben kullandırıyorum...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İbrahim Şahin'in hatırına, adam gelir, resmî...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır... Hayır...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Beyefendi telefonunuzu 1 dakika kullanabilir miyim; kullanır. Öbür türlü gelir selamın aleyküm, uzanır telefona, buradan cart curt, cart curt sekiz yeri arar bırakır; ikisi arasında şey var

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet... Evet...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ha, onu soruyorum.

AVŞAR KEDEROĞLU - O derece samimiyetlik var efendim, onu ben inkâr etmiyorum, onu söylüyorum ben.

Ahmet Astsubay Yanlış Malumat Ver di

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Avşar Bey, aklı başında bir insansınız, bu söyleyeceklerimi gayet iyi anlarsınız. Bir emniyet görevlisi öyle diyelim, güvenlik görevlisi, emniyet görevlisi değil de, araştırma yapıyor, bakıyor, bir telefonla en son 21.30'da olmak üzere, o gün 19 tane konuşma yapılmış, bunlardan en son konuştuğu kişi Avşar Kederoğlu'nun telefonu; selamın aleyküm diyor, geliyor, sizi, tabiri caizse enterne ediyor, götürüyor, elinize zincir vuruyor vesaire vesaire ... Bütün bunları sadece bir telefon bağlantısıyla yapmış olabileceğine, Ahmet Astsubay gibi bize burada yanlış malumat verecek, bu komisyonu bile yaptığı şeyleri yapmadım diye gösterecek kadar maharetli birisinin şey etmiş olabileceğini düşünemiyorum. Sizin bu olayla Ahmet'le konuşurken veya Ahmet'in sizinle olan ilişkileri içerisinde başka şeyler, aranızda geçen, Tarık Ümit olayıyla ilişkinize takaddüm edecek başka birtakım şüpheler oldu mu? Onu soruyorum.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim. Hayır... Hayır...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Sadece bir telefon bağlantısı mı.

AVŞAR KEDEROĞLU - Evet, bir telefon bağlantısı efendim; başka bir şey yok; kesinlikle... Bu yüzden beni aldılar götürdüler.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Anladınız değil mi ne demek istediğimi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Anladım, anladım; çok iyi anladım. Sırf telefon için aldı götürdüler.

BAŞKAN - Evet Sayın Bakan...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Dediniz ki, abim İstanbul Ülkü Ocakları Başkanıydı.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet.

Çatlı'yı Tanımam. Ağabeyim Tanır Herhalde

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Siz Abdullah Çatlı'yı tanır mısınız?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanımam efendim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Abiniz tanır mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Abim tanır herhalde.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Abiniz tanır...

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanıması lazım.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yani, hem hemşehrilik var...

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Hem hemÅŸehrilik var...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Size gelip gider miydi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Efendim, ben, 12 Eylülden sonra İstanbul'a geldim, ondan önce hep memleketteydim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Abiniz ne zaman geldi İstanbul'a?

AVŞAR KEDEROĞLU - Onlar da 75, 76, 74 İstanbul... Okullarını İstanbul'da okudular.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama onlar...

AVŞAR KEDEROĞLU - Onlar tanıyabilirler '

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ve aynı yerden oldukları için... Peki bu polisler, Ziya olsun, Ayhan olsun; zaman zaman Abdullah Çatlı'dan veya eski Ülkü Ocaklarından bazı arkadaşlarla ilgili konuşmalar falan da yaparlar mıydı? Ortak tanıdığınız insan var mıydı.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Hiç bugüne kadar öyle bir şey olmadı.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Abiniz ama tanıyabilir...

AVŞAR KEDEROĞLU - Abim tanıyabilir ona bir şey demiyorum.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Tanıyabilir mi, tanır mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanır, tanımış olması lazım.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Çatlı olarak mı tanır, Özbay olarak mı tanır?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Onu bilemem.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ama mutlaka tanır...

AVŞAR KEDEROĞLU - Tanır, hemşehri, mutlaka tanır.

Ben de Hemşehriyim Ama Tanımıyorum

BAŞKAN - Ben de hemşehriyim; ama, ben tanımıyorum yani. Sizin yeni köyün adı ne oldu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Boğaziçi olmuş olması lazım.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Avşar Bey siz 80'den sonra da olsa geniş bir ailesiniz dediniz, herhalde oradaki çalışmalarda kazançlarınız da iyi; kaç abiniz var.

AVŞAR KEDEROĞLU - Benim, İstanbul'da şu anda iki tane abim var, onun dışında iki tane amca oğlum var, bir tane de abimin kayınbiraderi var.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Onlar evli.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Hepsi evli.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Siz onların yanında mı kalıyorsunuz ayrı daireniz var mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ben, bazen abilerimde kalıyorum, bazen arkadaşlarımda kalıyorum.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Arkadaşlarınız...

AVŞAR KEDEROĞLU - Ben, kendim, evi yeni aldım 1 ay sonra falan taşınacağım.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Arkadaşlarınızla yurtta kaldığınız veya başka yerlerde mi...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır... Hayır... Onların kendi evleri var, evlerinde kalıyorum.

AVŞAR KEDEROĞLU - Peki, bu iki abinizden bir tanesi için, eski Ülkü Ocakları Başkanı dediniz, ne iş yapar şimdi, sizinle aynı işi mi yapıyor, aile işi mi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Abim genelde pek işlere karışmaz. Poctel Gambel diye bir firma var Alo Mintaks, oraya boraksit veriyoruz; o genelde o işleri takip eder.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Nereden... İthal mi ediyorsunuz.

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Etibank'tan alıyoruz.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR {İçel) - Ne zamandan beri?

AVŞAR KEDEROĞLU - Aşağı yukarı bir buçuk iki senedir veriyoruz.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Bu işi yapan, biraz önce söylediğiniz Abdullah olan abiniz mi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet. Ama, hep beraberiz.

BAŞKAN - İşleri beraber de o yürütüyor diyor.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Diğer abiniz ne yapıyor.

AVŞAR KEDEROĞLU - Diğer abim çay bahçesine ve sigorta şirketine bakıyor.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki, sizin şirketleriniz çalışmanız içerisinde, temizlik şirketleri, tıbbî malzeme çalışmaları var mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Yok.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O yönde hiçbir ticarî işiniz yok. Yalova'yla bir ilişkiniz var mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır.

SEMA PİŞKİNSÜT (Âydın) - Arkadaşlarınız zaman zaman Yalova'dan mı gelirlerdi, o söylenenler, Yalova'dan geliyoruz diyorlar.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Kim Yalova'dan geliyor?

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - O biraz önce özel tim olarak bahsettiğiniz arkadaşlar... Polis memurları, Ayhanlar...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır... Hayır... O sadece bana telefonda Yalova'dan geliyorum dedi.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Kim dedi?

AVŞAR KEDEROĞLU - Ayhan Akça

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Nerede dedi onu?

AVŞAR KEDEROĞLU - Buluşmaya gelirken. Yalova'dayım geliyorum dedi.

BAŞKAN - Gazi olaylarından bir gün evvel.

Yalova'da Ne İş Yapıyormuş?

EMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ne iş yaptığına ait bir şey söyledi mi Yalova'dan?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır...

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Niye geldiğini de söylemedi...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır. Hiçbir şey söylemedi.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Oldukça yoğun işleriniz içerisinde siz asayişle ilgili konularda polisle muhatap olmaya alışık mısınız? Yani, böyle zaman zaman gider gelir misiniz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Size bir şey söyleyeyim mi; ben ömrü hayatımda ilk Jitem'e gittim, ikinci defa buraya geliyorum.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Jitem'e niye gitmiştiniz?

AVŞAR KEDEROĞLU - İşte bu olaydan dolayı. Benim, kesinlikle kanunsuz hiçbir işim yok yani. Hiçbir yere de gitmedim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Peki, hissedar mısınız siz?

AVŞAR KEDEROĞLU - Zaten aile şirketi; herkes her istediğiniz yapıyor,

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Yurtdışına sık giriş çıkış yapar mısınız.

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Bir defa Azerbaycan'a gittim. Bir defa Bulgaristan'a gittim. Bir defa Tunus'a gittim. Bir defa da Ä°talya'ya gittim.

SEMA PİSKİNSÜT (Aydın) - Gezi maksatlı mıydı, yoksa...

AVŞAR KEDEROĞLU - Gezi maksatlı. Turlarla gittim efendim.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Peki Kıbrıs'la bir ilişkiniz var mı?

AVŞAR KEDEROĞLU - Hayır efendim.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Banka hesap...

AVŞAR KEDEROĞLU - Hiç... Hiç... Bizim bankada hesabımız dahi yoktur.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) – Bu Ayhan Bey ve Ziya Ankara'da çalışıyorlar, İstanbul'da oturuyorlar; genellikle hafta sonu gelirler dediniz değil mi?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Evet efendim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Neyle gelirler? Karayolu mu hava yolu mu?

AVÅžAR KEDEROÄžLU - Karayoluyla.

Ahmet Astsubay'ı Yüzleştirelim

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Benim teklifim var; bu konuda karar alınmasını istiyorum. Ahmet astsubay ilk yapılacak oturuma tekrar çağrılsın, bununla yüzleştirilsin.

BAŞKAN - Dosyası gelsin de dosyasını istedik.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır. Bizde notları var Başkan. Karar alın; şimdi, hayır deyin benim dediğime. Başkanım ben bu konuda kesin kararlıyım. Ahmet astsubaya telefon edilecek, gelecek buraya. Bizi burada dedi ki, açık net, benim tutuklama yetkim yok, soruşturma yetkim yok, hiçbir şey yok, ben kimseye bir şey yapmış değilim, ben sadece sempatiyle bilgi topladım. Öyle demedi mi? Aynen böyle söyledi. Başkanım çağıralım. Bu konuda o zaman ret kararı alın, sonra diye karar alın. Kararı da yazın ben imza edeceğim. Ben, bu konuda kesin kararlıyım. Ben, bu şekilde sorgulamaya da karşıyım.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Sayın Bakanım, bizi manevî baskı altına alıyorsunuz.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Öyle farz edin sevgili dostum. Bu konuda ben burada yalan dinlemekten bıktım.

BAŞKAN - Diyelim ki geldi Ahmet astsubay, ısrar etti veya bunun dediğini teyit etti...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Efendim, bunun dediğini teyit ettiği zaman, benim Ahmet astsubay hakkında şeyim var; yapalım onu; siz beni bir dinleyin.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Ben bir başka şey daha söyleyeceğim; Yaşar Beye katılıyorum; ama, ne zaman çağıracağımıza sonra...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ne zamanı yok. Anında çağıracaksınız ki, etkili olacak burası. Adam diyecek ki, ha, ben burada yanlış bilgi verirsem, getirip yüzleştiriyorlar, sonra, şey oluyor; bu bunun örneğidir. Biz meslekten gelen insanlarız. Onun için diyorum.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sayın Topçu vakit geçirmeden Ahmet astsubayı çağıralım ama Mesut Yılmaz'ı da çağıralım. Çünkü, Mesut Beyi ben tekrar okumaya başladım, burada verdikleri ifadeleri, söylediklerinin birçoğu farklı olarak çıkıyor; bizim ona tekrar başvurmamız gerekiyor.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kardeşim, Mesut Beyden evvel çağırılacak adamlar var.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çağıralım tamam, onu da çağıralım.

Mesut Bey Şamar Oğlanı mı?

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Mesut Bey şamar oğlanımız değil. Elindeki bilgileri, kendisine intikal eden bilgileri aktardı buraya. Öyle aklınıza geldiği zaman Mesut Beyi çağıralım, peki o zaman Baykal'ı çağıralım, Tansu Hanımı çağıralım, Erbakan'ı çağıralım...

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Çağıralım canım. Ben, şamar oğlanı olarak demiyorum sana.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Bilgilerini söyledi burada, kendisine intikal eden bilgilerini söyledi. Yaşadığı olayları anlatmadı mı ki bir daha çağırıyorsunuz.

İbrahim Şahin de Yalan Söyledi

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Müsaade eder misiniz. Burada İbrahim Şahin "Ayhan ile Ziya ......... ben de ona dedim ki, bu gece Ayhan benim yanımdaydı, Genel Müdürle biz Diyarbakır'daydık." Oysa burada Ayhan Akça'nın İstanbul'da olduğu Yalova'dan geldiği... Şimdi, burada İbrahim Şahin yalan söylüyor, çağrılması gereken acilen İbrahim Şahin.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Doğru söylüyor. İbrahim'i de çağıralım tekrar.

BAŞKAN - Şimdi arkadaşlar, Yaşar Topçu arkadaşımız bir dilekçe verdi...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ahmet astsubayın doğru söylemediği anlaşıldığından Avşar'la karşılaştırılmak üzere, yüzleştirilmek üzere acilen geri gelmesini istiyoruz.

BAŞKAN - Biz bunun dosyasını istedik, ben, şimdilik gerek olmadığı kanaatindeyim. Siz ne diyorsunuz.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Ben de aynı kanaatteyim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Daha sonra değerlendirilsin.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Sayın Başkan, diğerleriyle birlikte değerlendirilsin.

SEMA PİŞKİNSÜT (Aydın) - Ben de, diğerleriyle...


BAŞKAN - Diğerleriyle birlikte önümüzdeki günlerde değerlendiririz. Toplantımız burada sona eriyor; perşembe günü saat 10.30'da Sayın Ağar'ı dinleyeceğiz.




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk Ä°nterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50