Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

Aşık çetelerle mücadele etti mi?

10/3/2000 - 11:00 - AtinÄ°lgili BaÄŸlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır  

      

Bir Söyleşinin Ardından

Eyüp Aşık'ın Radikal gazetesinde Neşe Düzel ile yaptığı bir söyleşi üzerine eski MİT Kontr Terör Merkezi Yöneticisi Mehmet Eymür bir düzeltme yolladı. Aynı tarihlerde "Yayın ve Meslek İlkeleri Deklerasyonu" yayınlayan Doğan Medya Grubu'na bağlı Radikal gazetesi Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz'la ilgili iddialar bulunan bu düzeltmeyi, " yayın ve meslek ilkelerine" uygun görmemiş olacak ki yayınlamadı.

24.11.1999
Sayın Neşe Düzel
Radikal Gazetesi

Sayın Düzel,

15 Kasım 1999 tarihinde yayınlanan "Eyüp Aşık : Kışlalı'yı cunta öldürmüş olabilir" başlıklı söyleşinizi Radikal'in internet sayfasından okudum ve bazı konularda düzeltme yapmak, açıklama getirmek ihtiyacını duydum. Arzu ederseniz yazdıklarımı neşredebilirsiniz.

Alaattin Çakıcı ve Erol Evcil'i bu günki noktaya getiren faktörlerden en önemlisi bu kanunsuz kişilere verilen siyasi destektir. Bunun en bariz ve bilinen misali ise Türk Ticaret Bankası konusudur.

Olay özetle şöyle;

Türk Ticaret Bankası, büyük hissesine (%85) banka çalışanlarının ve emeklilerinin sahip olduğu bir bankadır. Banka kötüye gitmektedir ve çökme aşamasına gelmiştir. Çiller hükümeti bir operasyonla banka yönetimini değiştirerek panik yaratmadan bankayı kurtarmaya çalışır.

Yeni yönetimin Teftiş Kurulu Başkanı dürüst ve tecrübeli bir bankacıdır. Bankasının Bursa'daki Erol Evcil isimli kişiye büyük krediler verdiğini farkeder. Bankanın yeni Genel Müdürü'nü ikaz eder. Genel Müdür kredi için yukarıdan Mehmet Ağar'ın ricacı olduğunu, ayrıca kredi için verilen senetleri de bizzat gördüğünü ve senetlerin sağlam olduğunu belirtir.

Teftiş Kurulu Başkanı tatmin olmamıştır. Kalkar bizzat Bursa'ya gider. Senetlerin Erol Evcil'in şöförü, odacısı gibi kişiler tarafından verilmiş hatır senetleri olduğunu tespit eder, kredilerin kesilmesi için banka yönetimini zorlar.

Erol Evcil'in iade etmemek üzere aldığı bu kredilerin bir kısmı yakın dostu Alaattin Çakıcı'ya gitmektedir. İşte bu noktada, gelir kaynağının kesilmesinden rahatsız olan Alaattin Çakıcı devreye girer. Önce Teftiş Kurulu Başkanını, bilahare de ona ve Ciller ailesine yakın olarak bildiği ve bu olayı isterse halledebileceğini sandığı eski bankacı Adil Öngen'i tehdit etmeye başlar.

Alaattin Çakıcı'nın hemşehrisi Eyüp Aşık'la yakın diyologu vardır. Çakıcı, dedeklifliğe meraklı Aşık'ı istediği gibi yönlendirebileceğini ve kullanabileceğini anlamıştır. Aşık ise Çakıcı'dan kimsenin ulaşamadığı önemli bilgiler aldığını düşünmekte ve bu bilgilerin kendisine büyük avantajlar sağlayacağını sanmaktadır. Neticede her ikisi de bu ilişkiden son derecede mutludurlar.

Çakıcı Aşık'a, Çiller'lerin kendisine önemli görevler vererek yurt dışına gönderdiklerini, buna karşılık Türk Ticaret Bankasını yakını olan Erol Evcil'e satmayı söz verdiklerini, şimdi ise bundan cayıp rüşvet istediklerini ve Banka'yı başkalarına satmaya çalıştıklarını anlatır. Bu, Eyüp Aşık'a çok cazip gelen bir bilgidir, balıklama üstüne atlar!

Aşık, Alaattin Çakıcı'nın Ciller'ler tarafından ne gibi bir görev verilerek yurt dışına yollandığını, bankayı Erol Evcil'e satmaya kimin söz verdiğini, ortakları banka çalışanları olan Türk Ticaret Bankasının satışının mümkün olup olmadığını, içi boşalmış bir bankayı Alaattin Çakıcı'nın dostu Erol Evcil'in niçin ve nasıl alacağını, banka satışında aracılık yaptığı söylenen Adil Öngen'in böyle bir yetki ve imkanının olup olmadığını, Çakıcı gibi bir çete reisinin banka alım-satımı ile ne gibi ilgisi bulunduğunu araştırmaz, Mafya şefi Çakıcı'nın sözlerine itibar eder. Artık Çiller'lerin ipini elinde tuttuğunu sanmaktadır.

Bu haber gazetelere sızdırılır, Eyüp Aşık her şeyi biliyor edasıyla açıklamalar yapar, Çakıcı'nın isteği üzerine Mesut Yılmaz da grupta konuşma yaparak Türk Ticaret Bankası konusuna dikkatleri çeker. Yani Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz, rakiplerinin açığını yakalamak isterken "Erol Evcil ve Alaattin Çakıcı'nın gayrimeşru kazançlarını koruyan ve kollayan siyasiler" konumuna girerler.

Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz'ın da taraf olduğu olaya, silah ve kan da karışır. Ciller ailesine yakın olarak bilinen eski banka müdürü ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası Müşaviri Adil Öngen'e, Alaattin Çakıcı'nın adamları tarafından silahlı bir saldırı düzenlenir. Maksat Ciller'lere ve kredi musluklarını kesenlere bir mesaj vermek, bilahare yapılacak açıklamalara bir zemin hazırlamaktır. Adil Öngen'in yanındaki bir emekli bir polisin ağır yaralandığı bu olayda Öngen, arabasının zırhlı olması sayesinde kurtulur.

Bu olayı takip eden günlerde, Eyüp Aşık'ın "bir bilen" olarak açıklamalar yaptığı Flash TV'nin canlı yayınına bu kez Alaattin Çakıcı çıkartılır. Redaksiyonunu Kadir Çelik'in yaptığı bu canlı yayında Çakıcı, zamanın Başbakan Yardımcısı Çiller'e ve "Yalı Çetesi" olarak nitelediği çevresine, Başbakan Erbakan'a, ağza alınmayacak hakaretlerde bulunur ve tehditler yağdırır.

Bu hizmetlerine karşılık Mesut Yılmaz, Alaatin Çakıcı'ya, Eyüp Aşık vasıtasıyla "gözlerinden öperim" mesajları yollar, güvenliği için yerini değiştirmesini salık verir. İlişkiler o kadar ileri safhaya gitmiş o kadar yozlaşmıştır ki Aşık, Çakıcı'yı yakalamak üzere resmi görevle Amerika'ya gönderilen polis şefinin seceresini mafia şefine rapor etmekte tereddüt göstermez.

Bu karşılıklı paslaşmalar Erol Evcil'in, Mesut Yılmaz'a, Alaattin Çakıcı'nın, Yılmaz'ın güvenoyu alamaması durumunda Özer Çiller'in mafya tabiriyle "devrilmesi", yani Özer Çiller'in hayatına yönelik bir operasyon yapılması teklifini görürmesine kadar varır. Mesut Yılmaz Çakıcı'nın bu önerisine "kendi bileceği iş" diye cevap vererek bir nevi onaylar ve muhatabına "güvenoyu alma arzusunda olduklarını" ilave eder. Bu husus Erol Evcil ile Alaattin Çakıcı arasındaki bir konuşmanın bant çözümünün bir pasajında yer almaktadır:

"A. Çakıcı : Sana dedi ki o (Mesut Yılmaz), onun kendi bileceği iş, değil mi? Yani almazsa güven oyu yapabilir anlamında.
Erol : Nasıl anlamadım Ha şey dayak yediği zaman mı?
A. Çakıcı : Yok, yok. Hani dedik ki güvenoyu alamazsan şeyi devireceğiz, Özer'i (Çiller). O da arkadaşımızın bileceği iş dedi sana. Yani bu ne demektir. Ben alamazsam yapsın. Peşinden de dedi ki güvenoyu alma isteğimiz var."

Yeraltı dünyası ile bahsigeçen siyasiler arasındaki yakınlık, politik rakiplere suikast planlama safhasına kadar ulaşmış, ancak Anap'ın iktidara gelmesinden bir süre sonra ilişkiler bozulmuştur. Eyüp Aşık ve Mesut Yılmaz'ın yarattığı canavar, bu sefer kendilerine dönmüş, Çakıcı kendisine verilen sözlerin yerine getirilmemesi üzerine Mesut Yılmaz ve Eyüp Aşık'ı tehdit etmeye başlamıştır.

Mafya şefi Çakıcı, Ocak 1998'de basın organlarına telefon ederek elinde hükümeti düşürebilecek bantlar bulunduğunu bildirir. Amacı Başbakan Mesut Yılmaz'a ve Devlet Bakanı Eyüp Aşık'a mesaj yollamak ve muhalefetteyken verdikleri sözleri son kez hatırlatmaktır. Mesajlar muhataplarına ulaşır ve gerektiği gibi algılanır. Hemen araya aracılar girer. MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun vasıtasıyla mafya şefinin en güvenilir adamı MİT görevlisi Yavuz Ataç devreye sokulur. Bazı sözler verilerek Çakıcı ile uzlaşma cihetine gidilir.

Uzlaşma kolay olmamıştır. Çakıcı 'nın takıntıları ve yapılması zor istekleri vardır. Çakıcı'nın "Mehmet Eymür'ün Teşkilat'tan uzaklaştırılması", "Yavuz Ataç'ın MİT'te önemli bir göreve getirilmesi" gibi istekleri kolaylıkla yerine getirilebilinir. Ancak "Türk Ticaret Bankası'nın satışı" konusu hem birçok zorlukları olan teknik bir konudur, hem de bu zorluklar aşılsa bile artık ismi çok yıpranmış olan Erol Evcil'e satılması, hemen hemen imkansızdır. Madem ki Çakıcı Türk Ticaret Bankası'nı almak konusunda bu kadar israrlıdır o halde bunun için başka formüller bulunacaktır.

Netice'de, Türk Ticaret Bankasının esas paylarını elinde tutan banka mensuplarına ait vakfın hisselerinin formule edilmesinden sonra Türk Ticaret Bankası'nın, Erol Evcil dışında, Alaattin Çakıcı'nın işaret edeceği başka bir isme satılması konusunda mutabakata varılır. Diğer istekler ise Çakıcı'nın brokrasideki ve askeriyedeki bazı ağabeylerinin önemli mevkilere getirilmesi, Çakıcı'nın durumunun af kapasmına alınması gibi ufak tefek bazı isteklerdir. Bunların da mümkün olduğunca yerine getirileceğine dair söz verilmesi üzerine uzlaşma sağlanır, Çakıcı sesini keser.

Bu devreyi de bilinen bazı konuşma çözümlerinden pasajlarla hatılatmakta yarar vardır:

"Erol : Ondan sonra arkadaşlar şeyi alıyor dedi, sonra sizin arkadaşı da getireceğiz dedi. Şimdi biz bu çalışmaları başlattık dedi.
A. Çakıcı : Kimi şimdi alıyorlar dedin sen?
Erol : Şimdi Eymür'ün kafası koptu, diğer arkadaş da (Yavuz Ataç) biz şimdi oturacağız çalışma yapacağız dedi. Ben kendim bizzat söyleyeceğim dedi. Başka bir şey konuşamadık
A. Çakıcı : Eymür'ün kafası koptu mu diyor ?
Erol : Evet
A. Çakıcı : Hah.
Erol : Sen uzaktakini (Yavuz Ataç) ara söyle, ona göre şey yapsın.
A. Çakıcı : Tamam oldu. Peki bizimkini ne zaman getireceklermiş ?
Erol : Şimdi 1-2 gün içinde açıklanacak dedi".

--------------------------------------------------------------------

"A. Çakıcı : Eyüp benimle konuşana kadar Mesut hep tedirgindi. Konuştum ikna ettim, rahatladılar. Bilmiyorlar ki kuyrukları bizim elimizde.
A. Çakıcı : Bu öbür .... aradı mı seni ?
Erol : Hangisi
A. Çakıcı : Gedik, Gedik
Erol : Mutlaka aramıştır
Erol : Ben Kel'e (Eyüp Aşık) söyle dedim, MİT'teki.. Bir arayayım mı adamı ne diyorsun ?
A. Çakıcı : Hı ?
Erol : Arıyım mı adamı ?
A. Çakıcı : Arıyorsan ara bakalım ne diyor.
A. Çakıcı : Şu arkadaş var daha önceden sana geldi bilgiler verdi, bu işin uzmanı, vatana millete büyük hizmetleri var. Adama (Yavuz Ataç) dediler ki en büyük yere getireceğiz. Geri gönderdiler adamı. 33 saat konuştu, ondan sonra kalktılar oraya sürdüler. Bizim kellemizi istediler. Bunların sözüne ne kadar güven olur. Bunlar şimdi 3 aydan beri getireceğiz dediler. Ben ne dedim hep, bu adamın bugün gitmesi kadını güçlendirir. Bu kaset olayı bizde iki aydır. Susuyoruz, iki ay evvel ben Türkiye'yi karıştırırdım şifahen de söylerdik, yapmadık bunu. Adam olan anlardı. Anlıyor musun adam değil ki, vefasız adam (Mesut Yılmaz), ne diyeyim ki ben".

--------------------------------------------------------------------

"Erol : Ben bu gün Elazığ'lı (Mehmet Ağar) ile yüz yüze konuşabildim
A. Çakıcı : Elazığ'lının ödü patlamamış mı ?
Erol : Patlamaz mı ya. Bizim bulunduğumuz yere bize düşman o adamı (Kemal Yazıcıoğlu) gönderdiler diye.
A. Çakıcı : Peki Eymür'ü alacaklar mıymış
Erol : Bugün sormadım artık yani, bugün şey yapmadım fakat Elazığlıyla (Mehmet Ağar) konuştum ben bugün, kesin alacaklar diyor. Elazığlının şeyde (MİT) adamları var ya.
A. Çakıcı : Elazığlı da dedi mi ki Yavuz'u bu işten sonra getirirler diye
Erol : Dedi
A. Çakıcı : Ne dedi
Erol : Bu şekilde söyledi. Kesin getirirler dedi.
A. Çakıcı : Yalnız sana bir şey söyleyeyim bak. Söyle, Yavuz Ağabey geldikten, oraya başladıktan on gün sonra sesimi çıkaracağım unutma bunu.
Erol : Vallahi on beÅŸ yirmi diyor (Mehmet AÄŸar).
A. Çakıcı : Hı.
Erol : On beş yirmi gün diyor o da.
A. Çakıcı : Tabii, tabii anladın mı dediğimi.
Erol : Yani on beş yirmi gün beklenecek diyor. Bazı şeyler var diyor (Mehmet Ağar). On beş yirmi gün beklendikten sonra sanırım şey yapacak. E nasıl desem, kadının (Tansu Çiller) bütün kadroları alacak, kadını tutacak böyle … gibi. Bütün kadrolarla anlaşmak üzere. Tam net konuşmadım ama yani o şekilde bir hava var.
A. Çakıcı : Dedin mi sen o binada gürültü çıkacak (Bir binaya eylem). Yani onlardan biri olsun hangisi olursa olsun.
Erol : Ben ona her şeyi söyledim (Mehmet Ağar'a), o kitapçıyı da söyledim ona. Tamam mı o kitapçıyı da söyledim.
A. Çakıcı : Dedi mi ki uygundur diye.
Erol : Fakat var ya benim bu telefon var ya çok sakat yani, onun için
A. Çakıcı : Hayır uygundur diyor mu?
Erol : Dedi, dedi."

Konuşmalarıdan anlaşılacağı üzere, taraflar arasında gizli anlaşma yapılmış olmasına rağmen Çakıcı - Ağar - Evcil ekibi bazı gelişmelerden sonra, bu anlaşmayı bozmak düşüncesindedirler. Bir yandan bürokraside Çakıcı'nın istediği tayinler yapılacak, diğer taraftan da Mehmet Ağar Çiller'i bertaraf ederek partinin başına geçecektir. Son aşamada bantlar piyasaya sürülecek, Yılmaz hükümetini düşürecek operasyonlar yapılacak ve böylece Mehmet Ağar ANAP'lı bazı milletvekillerinin de desteğini alarak merkez sağın yeni patronu haline gelecektir.
Bu arada Yılmaz ve Aşık da Çakıcı'nın varlığından rahatsızdılar. Onlar da sessiz sedasız Çakıcı'nın ölü ele geçirilmesi için planlar yaparlar.

Neticede gizli anlaşma maddelerinden Mehmet Eymür'ün görevden alınması ve Türkbank'ın satışı konusu yerine getirilir. Hazine, Türkbank'a Mevduat Sigorta Fonu vasıtasıyla el koydar ve Bankaya 485 milyon dolar nakit para pompalanır. Bu şekilde banka, yeni alıcısına, hem de kasasında 485 milyon dolar taze para oluğu halde satışa hazırdır. Çakıcı'nın adayı Korkmaz Yiğit ihalenin baş aktörüdür. Alaattin Çakıcı görevini yapmış ve ihaleye katılmak istiyenleri önceden ikaz etmiştir. Bir tek mani vardır, Zorlu Grubu. Yukarılardan birileri Zorlu grubuna da söz vermiştir. İlk aşamada bu grup bedeli yükseltir. Çakıcı Ergun Gürsoy aracılığı ile müdahale ederek Zorlu Grubu'nun da ihaleden çekilmesini sağlar.

Sonunda banka 600 milyon dolara Korkmaz Yiğit'te kalır. Türkiye çapında yaygın ve oturmuş bir banka olan Türk Ticaret Bankası %40 peşinle, yani 240 milyon dolar ödenerek , kasasında bankanın kendi parasına ilaveten 485 milyon dolar taze para olduğu halde Korkmaz Yiğit'e devredilecektir. Zorlu grubunun ihaleyi yükseltmesinden dolayı Korkmaz Yiğit bu parayı ödeyemezse Mesut Yılmaz buna da formül bulacak ve Güneş Taner'e emir vererek aradaki farkın kredi olarak teminini sağlayacaktır. Banka alınınca, içindeki taze para ile, avansı ödenmiş olan Yeniyüzyıl ile Milliyet gazeteleri de alınacak ve gazeteler ile banka Mesut Yılmaz'ın hizmetine sunulacaktır. Böylece Mesut Yılmaz hem kendi denetiminde bir medya grubu yaratacak, hem de seçim ve propoganda faaliyetleri için finans kaynağı sıkıntısı çekmeyecektir.

Olaylar bu şekilde, planlandığı gibi güzel bir şekilde seyrederken beklenmeyen bir gelişme olur ve Alaattin Çakıcı "hükümetin inisiyatifi dışında" Fransa'da yakalanır. Mehmet Ağar, zamanlamanın uygun olduğunu düşünmüş ve kendine bağlı mekanizmayı harekete geçirmiştir. Bu olay taraflar arasındaki gizli anlaşmayı bozar, etrafa dağılan kasetler, çirkin görüntüleri ve olayların bilinmeyen bir çok karanlık yönünü ortaya çıkarır. Eyüp Aşık bakanlığını kaybeder, yargı önüne çıkar. Sonuçta Cumhuriyet tarihinin en fazla destek gören liderlerinden Mesut Yılmaz Başkanlığı'ndaki hükümet, olayları tersine çevirmekte usta bazı kalemlere rağmen, liderine yönelik ağır suçlamalara muhatap olarak iktidarı terk eder.

Şımdi Eyüp Aşık'la söyleşinize dönmek ve bazı saptamalar yapmak istiyorum.

Ben Aşık'a, "Çakıcı'yı Amerika'dan alamazsınız. Çünkü Çakıcı'yı CIA kullanıyor" şeklinde bir söz sarfetmedim. Ve böyle bir bilgim de yok. Ancak Çakıcı'nın yakınlarının vize almasında bazı DEA görevlilerinin yardımcı olması söz konusuydu. DEA, ABD Uyuşturucu ile Mücadele Teşkilatı. Onların Çakıcı gibi bir kimseyi muhbir olarak kullanmaları, ABD'de ve Avrupa'da uyuşturucu çetelerinin arasına sokarak bilgi elde etmeleri olağan bir durum. Zaten bu husus da o tarihlerde resmiyete intikal etti. Aşık her zamanki gibi yarım yamalak bilgilerle bilgiçlik taslamaya çalışmış.

Esasında ben Eyüp Aşık ile, biri müşterek bir tanıdığın evinde, diğeri de zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz'ın yanında olmak üzere iki kez karşılaştım. İki karşılaşmamızda da kendisini "Alaattin Çakıcı" konusunda ikaz ettim. "Siz başkalarının çetelerle, mafya ile temaslarını tenkit ediyor, çetelerle mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz. Siz de Alattin Çakıcı gibi kriminal bir suçlu ile yakın temas halindesiniz. Bu bir çelişki değil mi?" diye sordum.

İlk karşılaştığımızda henüz iktidarda değildi. Televizyona çıkıyor, Çakıcı kendisine ne söylerse aynen tekrarlıyordu. İktidara geldi bakan oldu, her söylenene inanarak, hatta bazen işletildiğini, yeraltı dünyasının oyuncağı olduğunu bile anlamadan "önemli açıklamalarda" bulundu. Hala da anladığını sanmıyorum.

MİT'deki adayı "Yavuz Ataç", polisteki favorileri ise "Cevdet Saral", "Osman Ak" gibi isimlerdi. Elinden gelse Yavuz Ataç'ı "MİT Müsteşarı" yapacaktı.

Her olayın arkasından "Sayın Bakanım, talimatı Yeşil vermiş, siz haklısınız, Yeşil İstanbul'da saklanıyor. Ben ekibimle İstanbul'a gidersem Yeşil'i hemen yakalarım" diyen Emniyet Müdürü Saral'a ve kadrosuna inandı. "Yeşil kontrolümüzde" gibi beyanatlar verdi. Saral'ı İstanbul'a tayin etmek için elinden gelen çabayı gösterdi. Hala, her türlü pisliğe bulaşmış kişileri bir yerlere getirtemediği için hayıflanıyor ve eski dostu Mesut Yılmaz'a yardımcı olmadığı için sitem ediyor.

Böyle bir kafanın Türkiye Cumhuriyeti'nde bakanlık yapmış olması büyük bir talihsizliktir.

Aşık, söyleşide kendini haklı göstermeye çalışırken "Susurluk'la ilgili bilgilerin belki dörtte biri benden çıktı. Ödül alan birçok gazeteciye, televizyoncuya haberi, belgeyi ben verdim. Geldiler, rica ettiler. Ben de çıkartıp, verdim. Yazdılar, ödül aldılar" diyor. Böylece basına yansıyan bir çok yalan haberin kendisinden kaynaklandığını da açıklamış oluyor.

Bu konuyu Aşık'la ikinci karşılaşmamızdan bir anıyla biraz daha açmak istiyorum.

Başbakanlık konutundaydık. Odada Mesut Yılmaz'ın yanı sıra Eyüp Aşık ve Kutlu Savaş da vardı. Ben başbakanın merak ettiği ve bilgim olan konularda uzun uzun izahatta bulundum. Konu Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım'a gelmişti. Ben Yeşil'in hayatta olmadığı hususundaki kanaatimi nedenleri ile anlatıyordum. Eyüp Aşık, lafa karışarak Yeşil'in yaşadığını ve bu hususta kendisine bilgi geldiğini söyledi.

Bu önemli bir haberdi. Zira biz de bir çok araştırma yapmış, yakınları ile temas kurmuş, telefon ve çağrı kayıtlarını incelemiş ve ondan sonra Yeşil'in hayatta olmadığı kanaatine varmıştık. Sadece biz değil, Yeşil'e yakın bazı diğer resmi kuruluş mensupları da benzer araştırmalarda bulunmuştu. Bu arada bir çok sahte Yeşil piyasaya çıkmış ve kimisi Televizyon programcısı Kadir Çelik'i, kimisi de Aydınlık gazetesini makaraya alıyor, kendi amaçlarına yönelik beyanatlar veriyorlardı.

Aşık'a "bilgi verenler güvenilir kaynaklar mı?" diye sordum. Aşık, "Bilgi verenleri tanımıyorum, telefonla veriyorlar, isim belirtmiyorlar, ama önemli açıklamalarda bulunuyorlar" diye cevap verdi. Bu izahata verilecek bir cevap bulamadım!

Eyüp Aşık biraz sonra bana "Yeşil'in estetik ameliyat geçirip halen cezaevinde bulunan Osman Gürbüz'ün yerini alıp alamayacağını" sordu. Ona göre Osman Gürbüz, Yeşil'in ta kendisi olabilirdi. Çok da benzerlik vardı.

Bir an yüzüne bakıp, şaka mı yapıyor diye anlamaya çalıştım. Gayet ciddiydi. "Sayın bakan, bu kadar olayın içinde olduğu iddia edilen bir adam, kendisi kadar suçlu ve cezaevinde olan bir diğerinin kimliğine niye girsin. Girse girse tanınmayan, bilinmeyen düzgün birinin kimliğine girer" diye yanıt verdim. Aynı günlerde bu haber gazetelere de yansıdı ve Osman Gürbüz'ün annesi ve ailesi onun Yeşil olmadığını ispatlamak için bir hayli çaba gösterdiler. İşte Eyüp Aşık'ın ödül kazandıran haberleri bu tip haberlerdi.

Aşık, söyleşide "Şunu söyleyeyim, Mehmet Ağar'ın yerine bir başkası Emniyet Genel Müdürü olsaydı, o da Çatlı'ları oradan söküp atamazdı. Çünkü Çatlı ve çete, Ağar'dan evvel vardı. Devlet o ilişkileri Ağar'dan önce kurmuştu. Ağar geldi müdür oldu, baktı ki belge lazım, belge verdi. 'Bu ne biçim ilişki, ben böyle ilişkiyi reddediyorum' demedi. Zaten bu işler, ilişkiler 50'li yıllara dayanıyor." diyerek çetenin savunuculuğunu üstlenmiş ve aklınca Mehmet Ağar'a şirin gözükmeye çalışmış.

Aşık, Çatlı'lar dan bahsederken, kamuoyunda "Gladio" diye adlandırılan ve halen "Ozel Kuvvetler Komutanlığı" diye bilinen "Genelkurmay Özel Harp Dairesi"nin kuruluşuna atıfta bulunmuş ve Çatlı'ların ve çetenin 50'li yıllardan beri var olduğunu ifade etmiş.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. "Özel Harp Dairesinin" geçmişte tenkit edilebilecek icraatları olabilir. Keza bu daire mensuplarından bazıları kişisel hatalar işlemiş, suça karışmış da olabilirler. Ancak, bu devletin bakanlığını yapmış bir kişinin, birçok şehit vermiş, terörle mücadelede çok etkili görevler yapmış resmi bir devlet kuruluşunu, bütünüyle çete diye nitelendirmesi, son derecede çirkin, yanlış ve hatalı bir davranıştır.

İkincisi, Çatlı ve arkadaşlarının 50'li yıllarda -5 veya -6 yaşlarında olması gerekir.

Çatlı'ların 1982 yılından önce devletin herhangi bir birimi tarafından kullanıldığına dair şahsi bilgim yoktur. Çatlı ekibi 1982 yılı sonlarında, ekip mensupları 25-26 yaşlarında iken, zamanın MİT İstanbul Başkanı Nuri Gündeş ve onun güvendiği, kamuoyunda Mete Bey olarak bilinen, mesai arkadaşı tarafından kullanılmışlardır. Bu yurtdışında yürütülen bir faaliyettir. Uyuşturucu işine karıştıkları için resmi ilişki bilahare kesilmiştir. O tarihlerde kaçakçılık konularına baktığımdan ve detaylarını bildiğimden, bu kişilerin "milli bir operasyonda" kullanılmalarına en büyük tepki tarafımdan konulmuştur.

Çatlı ve arkadaşlarının ikinci kullanılışları Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğü sırasında ve yurt içindedir. Tenkide açık bir çok yönü olmasına rağmen birinci kullanım, amaç olarak devletin milli menfaatleri doğrultusundadır. İkinci kullanım ise tamamen çete faaliyetleri ile ilgilidir.

Bir dönem devlete samimiyetle hizmet edilse bile bu fiil hiç kimseye gasp, cinayet, uyuşturucu kaçakçılığ yapmak gibi haklar bahşetmez. Üzerinde devletin üniformasını taşıyan, asayişin sağlanmasından ve kanunların tatbik edilmesinden sorumlu bir mevkideki bulunan bir kişinin, bu organizasyonla irtibatlı olmasının ise savunulucak ve hoş görülecek hiç bir yanı yoktur. Kanaatimce bu diğerlerinden çok daha ağar ve ciddi bir suçtur.

Aşık burada da sapla samanı karıştırmış, çeteleri, milli faaliyetleri, ve milli kurumları aynı potaya toplamıştır.

Söyleşinizde Aşık, Türkbank'ın satışını onayladığını söylüyor. Zaten bu işin mimarı kendisidir. Çete reisinin hoparlörlüğünü yapıp olayların bu şekilde gelişmesinde birinci derecede rolü olan bir kimsenin başka bir cevap vermesi mümkün mü?

Sayın Neşe Düzel,


Konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Doğrular ne kadar saklanırsa saklansın bir gün ortaya çıkacaktır. Ülkenin şerefli, haysiyetli, aklı başında temiz yöneticilerin elinde olması dileğimle saygılarımı sunuyorum.




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk Ä°nterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50