Header $articleheadline_he$ "ArticleHeadline" Detay Sayfa Header

 

 

     

 

 

 
2021-08-24

Detay Sayfa

Tüm Dosyaların Listesi

News Database Template Page Example

P A Z A R L I K (1)
31/5/2003 - 18:20 - söylemem gerekmiyorBu Yorumu Yazdır 
Yazan: Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu
Kaynak: http://www.sinanoglu.net


Toplanmışlardı: Ulusal Kurultay. Ülke can alıcı meselelerle karşılaştığında Ulusal Kurultay toplanırdı. Her fırkadan, toplumun her kesiminden gerçek vatansever, onurlu, bilgili, yetenekli, ülke ve ulus çıkarlarını her şeyin üstünde tutar, şahsî mevki, maddiyat düşünmeyen kişilerden oluşan kurultay.

Daha önceki dönemlerden bilinen, sahte şucu, sahte bucu, satılmış veya satılmağa meyyal âşina sîmalar, yüzleri, hamamdan yeni çıkmış gibi pembe ve perdahlı, davranışları, sözleri boş ama kaygan, yabancı ülkelerden ayarlı gizli cemiyet üyeleri ortalıkta görünmüyordu. Nasıl görünsünler? Atatürk tarafından kapatılıp, ama vefatının hemen akabinde tekrar açılan, düşmanın bu beşinci kolu, ülkeyi adım adım felâketlerin eşiğine sürüklemiş bu cemiyetler, Kurtuluş Savaşı yıllarındaki İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne bile taş çıkartmışlardı. (O muhipler cemiyeti ki İstanbul’da bir İngiliz papazı tarafından kurulmuş, görünen başkanı ise sözde Müslüman bir molla efendi olmuştu.) Son dönem cemiyetlerinin üyeleri her kılığa girmiş, bir “küreselleşme”, bir “özelleştirme”, bir “Avrupa Birliği” edebiyatı tutturmuş, yabancıların her istediğine derhal imzayı basıp ülkenin iktisâdını batırmış, milleti aç bırakmış, birbirine düşürmüş, sanayiini, tesislerini, fabrikalarını, tersane ve limanlarını yok pahasına yabancılara (tabii özellikle “küresel kıraliyetçi”lere, ya da onların perde önündeki acentelerine) teslim etmiş, eğitimini yok ettirmiş, ulusun dilini, tarihini, kimliğini, birlik ve beraberliğini yok olma raddesine getirmiş, sonunda vatan topraklarını da, alelacele imzalattığı kanunlarla yabancılara, hattâ yabancı devlet ve ordulara teslim etmiş, ettirmişti. Sonunda yurtseverler, gerçek aydınlar, şanlı atalarına lâyık olanlar “DUR” dediler; önce ellerindeki azıcık imkânlarla bile gençleri, geniş halk kitlelerini uyandırdılar. Uyarmak, uyandırmak yetmezdi; “ben ben”i, kibiri, kıskançlıkları, mevki hırslarını bir kenara bıraktılar, gönüllerinin derinliklerinden küllenmiş, unutulmuş tarihî hasletler fışkırdı. Akıllarını, izanlarını kullandılar; dikkatli adımlar attılar. Ve işte nihayet bir araya geldiler, ulusal güçler kurultayını oluşturdular. Her kesimden, her görüşten samimî olanlar, şerefliler seçildi.

Ulusal Kurultay üyeleri ülkenin önündeki bin bir sorunun temelinde yatan temel meseleleri anlamış kişilerdi; onun için ayrıntılılarda, kısır çekişmelerde boğulup kalmadılar. Neşteri nereye vuracaklarını bildiler. İlk icraatlarından biri, çoğu kez dost postunda gelmiş düşmanın maşalığını yapan gizli cemiyetleri kapatmak ve yasaklamak oldu. Elebaşıları tüm halka ifşa edildi; tabii her birinin uzun yıllardır karıştırdıkları melânetler belgeleriyle gösterilerek. Düşmanın işbirlikçileri önemli mevkilerden uzaklaştırıldı; ilelebet siyasetten ve kamu görevlerinden men edildiler. Evrenkentlerde, araştırma kurumlarında ülkenin yeniden belirlenen (aslında Atatürk’ünkilere benzeyen) hedefleri doğrultusunda vatan için çalışacak gerçek bilim adamları öne çıkarılıp “çömezzâdeler”in yerini aldılar. Devlet kurumlarının evrenkent kaynaklı danışmanları da ona göre yenilendi. Ve, ülkenin dış kaynaklı sahte sorunları kısa sürede teker teker çözülmeye başladı.

Ulusal Kurultay’ın bu toplanımı özel önem arz ediyordu: Gündem, dış ilişkilerin yeni sağlam temellere oturtulması; altmış beş yıllık köleleşme, içerden düşmanlara teslim edilme sürecini durdurup haysiyetli yeni siyasetlerin uygulanmasına yol açmakta olan hızlı adımların değerlendirilmesi.

Her toplanımda düzeni sağlayacak bir oturum başkanı seçiliyordu. Bu sefer de saygıdeğer ve vatansever biri seçilmişti. Oturum açıldı. Sırayla şu konular görüşüldü ve oylandı:

· Avrupa Birliği iyice önemini kaybetmiş, AB1 ve AB2 diye ikiye ayrılmıştı ama, yıllar önce “Küresel Kıraliyetçi”lerin yerli kuyrukçuklarının imzaladığı tek taraflı bağımlılık numunesi Gümrük Birliği gibi antlaşma hükümleri ülkeyi bağlayıp iki AB parçasına da soydurmağa devam etmişti; Ulusal Kurultay’ın teşkiline kadar. Başkan, AB’ler encümeni sözcüsünden son durum hakkında bildirim ( ABD ordusundan gelme şu rezil “brifing” sözcüğü artık yok. “Bildirim” var.) vermesini istedi. Bildirim okundu: AB1+AB2 masaya oturtulmuş, karşılıklılık (mütekabiliyet) temel ilkesine göre yeni gümrük antlaşmaları yapılmış, Türk mallarına konan kotalar, gümrük duvarları kaldırılmış, oralardan ithalat, ihracatla dengelenecek şekilde sınırlandırılmıştı. Ayrıca AB’lerin sebep olduğu 200 milyar doların %65’inin birkaç taksitte tazminat olarak Türkiye’ye ödenmesi kabul ettirilmiş, en önemlisi, eski AB zamanında işbirlikçilerin imzaladığı sözde “AB uyum yasaları” toptan iptal edilmiş, AB’ler kökenli “vakıf”ların Türkiye’de faaliyette bulunmaları, şubeler açmaları men edilmiş, misyonerlerle, temsilcileriyle, el altından oralardan destek gören yerli işbirlikçileri vasıtasıyla AB’lerin (aslında onları güden “Küresel Kıraliyetçi”lerin) iç işlerimize burunlarını sokmaları kesinlikle engellenmişti. Encümen üyelerinin, AB’lere girmek istemediğimizi, karşı taraflara açık seçik belirtmeleri AB’leri telaşa düşürmüş, nerdeyse her istediğimizi kabule meyyal kılmıştı.

Bildirim tartışmaya açıldı. Herkes memnundu. Encümen üyeleri tebrik edildikten sonra yeni antlaşmalar oya sunuldu; Kurultay’ca onaylandı.

· Başkan, bu sefer ‘Batı Trakya-Ege ve Adalar-Kıbrıs’ encümenine sözü verdi; bildirim okundu: Encümen, Türkiye’nin isteği üzerine toplanan uluslararası toplantıya katılmıştı. AB’ler ve özellikle Yunanistan “Kıbrıs”, “Ege kıta sahanlığı” dedikçe Türk encümeni Batı Trakya’daki Türklerin durumunu, Adalar’da Lozan’a aykırı Yunan silahlandırması, Güney Kıbrıs’tan sürülen Türklerin hakları ve mülkleri sorunlarını dile getirmiş, karşı tarafı alıştıkları saldırganlıkları yerine hep savunmada tutmayı başarmıştı. Sonunda Türkiye’nin istekleri oylanmış, büyük kısmı kabul edilmişti. Bunda, son yıllarda kendileriyle sıkı ilişkiler (karşılıklılık ilkesine uygun biçimde) kurduğumuz, Rusya, Çin, Türk Cumhuriyetleri, tüm Müslüman ülkeler, Hindistan, Batı zorbalarının bir asırdır yaptıklarından bezmiş, sonunda Türkiye’yi örnek almağa başlamış Güney ve Orta Amerika ve Afrika ülkelerinin lehimize oyları da etkili olmuştu. Neticede, a) Batı Trakya Türklerine özerklik tanınmış, oralardan sürülen, toprakları gasp edilenlere toprakları iade edilmiş, Türkiye’ye gelip gitmeleri (pasaportsuz, vizesiz) serbest bırakılmış, yeni evrenkent ve okullarında eğitim dili tümüyle Türkçe olmuş, dünya haritalarında Türkçe yer adları yer almıştı. b) Ege’de Türk kıta sahanlığı 12 mil olarak kesin kabul edilip, Adalar yeniden silahsızlandırılmış, dedeleri o adalardan sürülmüş Türklerin eski adalarına yerleşmesine izin verilmiş, gasp edilmiş dede mülklerinin iadesi karara bağlanmıştı. [1200’lerde Memluk Türk komutanı Baybars’ın önceki birkaç haçlı seferinde Hıristiyanların geçici olarak kazandıklarını geri aldığı gibi, XX. Yüzyıl başlarındaki haçlı zaferlerini de işte 90 yıl sonra Ulusal Kurultay geri çeviriyordu.] c) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dünya ülkelerince tanınmış, ilâveten dışında kasten bırakılmış su kaynakları, ve Güney’den sürülen Türklerin topraklarının olduğu bölgeler KKTC’ye bırakılmıştı. Güney’de Yunan, İngiliz, veya başka bir ülkenin askerî üsleri bulunmayacaktı.

Yeni antlaşmalar oylandı ve kabul edildi. Sıra Irak-İran-Suriye Türkleri konusuna gelmişti. Ancak oturum süresi bittiğinden, başkan, kalan gündem maddelerini birkaç gün sonraki oturuma erteledi.

Toplantı dağılırken, yurdun her köşesinden gelmiş üyeler: köylüsü, işçisi, sanayicisi, evrenkent mensubiyetlisi, çeşitli fırkalısı birbirini kucaklıyor, çehrelerinde gönül rahatlığı, nurlu tebessümlerle tebrikleşiyor, Türk Ulusu’na, ve dünyadaki tüm iyi insanlara hayırlı olmasını temenni ediyorlardı.



********* Ulusal hâkimiyet günlerine; 7 Mayıs 2003




FastCounter

 

Hit Counter

  Anadolu Türk İnterneti

 

Güncelleştirme : 24.08.2021 - 15:50